31
Her gün yeni bir takvim yaprağının koparılışı gibi benliğimize ait bir kavram sapmaya uğruyor lügatimizde. Bazılarımız fark etsek de çoğumuz anlayamıyoruz bu kavram kaybını ve zamanla yanlış bilgilerle dolduruyoruz ondan kalan boşluğu. Hatta bu yanlışlar o denli yerleşiyor ki insanlara o kavramın esas manasını kabullendirmek deveye hendek atlatmaktan daha zor olabiliyor. Mesela; “iman” kavramının sadece “lailaheillellah” demekten ibaret olmadığını, cihat etmenin meydanlarda savaşmak olarak anlaşılacak kadar basite indirgenemeyeceğini, “Şeriat” kelimesinin “kol kesmek” değil “Allah’ın kulları için koyduğu hükümler” manasına geldiğini insanlara anlatamıyoruz. Ya da anlatsak da onlar anlamamakta ısrar ediyorlar. Böylece yanlış bilgiler bulunmamaları gereken o yerde iyice yerleşiyorlar.

 
Evet, kaybediyoruz kavramlarımızı yavaş yavaş. İman, cihat, ibadet, amel, Şeriat vb. birçok kavramımızı yitirdik. Aslında doğru manalarını eksik ve yanlışlarıyla değiştirdik. Hepsi zamanla aşındı, yıprandı. Ama her şeyden evvel ahlak kavramımızı değiştirdik. Önceleri İslamî yapıya uygun bir kimlikken aradığımız; sonraları yalan, hile, ikiyüzlülük, zaaf, korku, günahların olağan karşılanması, gençliğin çağa ayak uydurmak adına düştüğü bataklık gibi nitelik ve işlerin sebep olduğu ahlakî çöküntüye boyun eğdik. Ahlakî sapma Müslümanların hayatındaki en büyük ve en tehlikeli sapma değildi belki ama ahlak; diğer bütün kavramların kaymasına sebep olan en önemli kavramdı. Ümmet olarak ilkin ahlakımızı kaybettik sonra diğer kavramlar ardı ardınca kaymaya başladı. Hâlbuki ahlak; feda edebileceğimiz bir lüks değil taviz veremeyeceğimiz imanımıza ait bir değerimizdi.

 
Elbette amacım kavram kaybımızdan bahsedip canınızı sıkmak değil. Sadece “Ahlak ne iken ne oldu?” sorusunun cevabını daha iyi idrak edebilmemiz için böyle bir girizgâh yapmak istedim.

 
“Ahlak” kavramı yani güzel huylu olma hâli Arapça kökenli olup “yaratılıştan gelen özellik” anlamında kullanılan “hulk” kelimesinin çoğuludur ve ancak iyiliği, güzelliği benimsemek, kötülüklerden uzak durmak suretiyle ortaya çıkar. Ahlak zaman ve mekân ayrımı gözetmeksizin insan hayatını bütünüyle içine alır. Çünkü ahlak İslam’ın karakteridir. İslam ise insanın bulunduğu her yerde var olduğuna göre ahlak da insanın bulunduğu her yerde olmak zorundadır. Kişi gerek Rabbin’e gerekse yeryüzünde bulunan diğer tüm varlıklara karşı yerine getirmesi gereken görevlerini ahlakı olmadan gerçekleştiremez.

 
Ahlak basit bir kavram değildir. Bizim iman ettiğimiz Peygamberimiz ahlakı olgunlaştırmak için gelmiş bir peygamberdir. Biz ahlaktan taviz verdiğimizde O’ndan fersah fersah uzaklaşmış oluruz. Ahlakı kökten terk etmeyi kabul etmediğimiz kadar onun yavaş yavaş erimesine de göz yumamayız. Allah’ın katındaki yerimizin ahlakı oturttuğumuz yer kadar olduğunu bilir ve ona göre hareket ederiz.

 
Yukarıda bahsettiğimiz gibi kavram kaymasının başını çekmesi münasebetiyle ahlak mü’minin vazgeçilmezlerindendir. İslam Dini’nde iman, ibadet ve ahlak kavramları kesin çizgilerle birbirinden ayrılmaz konumdadır. İbadetler imanla doğru orantılıdır ve iman da ahlak kabuğunun içinde bulunmaktadır. Yani bu, namazsız bir mü’min düşünülemeyeceği gibi ahlaksız bir mü’min de düşünülemeyeceğini göstermektedir.

 
Ahlak kavramı Allah ve Resûlü’nün bilhassa üzerinde durduğu bir kavramdır. Nitekim Allah Teâlâ’nın Kalem Suresi’nin 4. ayetinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi “Şüphesiz sen pek büyük bir ahlak üzeresin.” diye övmesi bize ahlakın insan için bir hedef ve ufuk olduğunu göstermektedir.

 
Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiş olan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de birçok hadisinde ahlaka vurgu yapmış, onu iman ve ibadet gibi kavramlara bağlayarak önemini gözler önüne sermiştir. Ahlakın imanla bağlantısı çokça yerde zikredilmiştir ama amelle bağlantısı üzerinde o kadar da durulmamıştır. Hâlbuki imanın ahlaktan etkilendiği kadar amel de ahlaktan etkilenmektedir ve imanın zedelenmesi doğruca ibadeti de zedelemektedir. Çünkü amel imanın göstergesidir. Nasıl ki namaz kılmayan kişiye imanî açıdan noksan olduğu gözüyle bakılıyorsa insanî ilişkilerde sorun yaşayan, insanlarla geçinemeyen kimsede de imanî açıdan noksanlık var demektir. Buradaki imanî noksanlığı da bir zaman sonra amellerine yansır. Bu dünyada yansımasa dahi ahirette mizanda en ağır gelecek olan ahlakını kaybettikten sonra amellerinin ağırlığı ona yetmeyebilir.

 
Tıpkı bunun gibi hadis-i şeriflerden de amel ve ahlakın bağlantısını dolaylı veyahut direkt bulmak mümkündür. Mesela; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “İmanı en mükemmel mü’min, huyu en iyi olandır.” buyurarak iman ve ahlakın yakın ilgisini dile getirmiştir. Bu hadise binaen ahlakı mükemmel olmayanın imanının da mükemmel olamayacağı, imanı olmayanın da yaptığı ibadetlerinin geçerli sayılmayacağı gerçeğini dolaylı yoldan anlayabileceğimiz gibi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ibadetlerin insanı üstün bir ahlaka eriştirmek için emredildiğini, ahirette elde edilecek manevî derecelerin ahlakî seviyeye göre kazanılacağını, diğer bir ifadeyle herkesin yaptığı iyilik ve ibadetlerin ahlakî durumuna göre değerlendirileceğini belirten şu hadis-i şerifinden direkt olarak da anlayabiliriz:

 
“Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim. Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine ben kefilim. İyi huylu (güzel ahlaklı) kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine ben kefilim.”

 
Evet, elhamdülillah mü’miniz. Ama imanımız da amellerimiz de ahlakımıza göre ölçülmektedir ve özellikle amellerimiz ahlakımız sayesinde değer kazanmaktadır. Ahlak ümmeti olarak gönderildiğimiz bu dünyada ahlakımızı koruyalım ki ne amellerimiz heba olsun ne de imanımız elimizden gitsin. Ahlakı %100 koruma altına almak kolay değil elbette; şeytan, görevi icabı boş durmayacak bizi daima yokuşa sürecek. Değil mi ki Rabbimiz yanımızda o hâlde endişeye gerek yok. Biz ahlakımızı koruma yolunda elimizden geleni yapalım yeter. Gerisi O’nun bileceği iş…

 

 

Hadice Bilgin/ ElifElif “Bayram, Eğlence ve Tatil Ahlakımız” Yaz Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed