lifeEvlilik, haramların yayıldığı bu zamanda iffetli kalmak için yapılmış bir ibadettir. Aynı zamanda bir cihattır. Çünkü insanın haramlardan uzak kalmak için yaptığı her mücadele cihattır. Nitekim Bedir ashabının savaş meydanında düşmanla savaşması cihattı. Aynı şekilde bizlerin de düşmanımız olan şeytanın haramlar tuzağına düşmemek için evliliği kendimize kalkan yapmamız bir cihattır. Bu cihatta vermiş olduğumuz mücadele elbette zor olacaktır. Çünkü sonunda bizi Rabb’imizin rızası gibi çok büyük bir mükâfat beklemektedir.

Resûlullah aleyhisselam şöyle buyurmaktadır:
“Kişi evlendiği zaman dininin yarısını korumuş olur. Geriye kalan yarısı için de Allah’a karşı gelmekten sakınsın.”[1]

Evliliğin Önemi

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem “Nikâh benim Sünnet’imdir, kim benim Sünnet’imden yüz çevirirse (nikâh yapmaz, evlenmezse) benden değildir. (Sünnet’imi terk etmiştir.)[2]

Hadiste de belirtildiği üzere evlilik bizim Müslümanlığımız ile ilgili bir meseledir. Evliliği gerçekleştirdikten sonra yaptıklarımız da yine aynı şekilde bizim Müslümanlığımızla ilgili meselelerdendir.

Evliliğin Amacı

“O’nun delillerinden biri de içinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranıza muhabbet ve rahmet koymasıdır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”[3] Evliliğin asıl amacı, ayette de belirtildiği üzere insanların huzura kavuşmasıdır.

Günümüzde evliliği zedeleyen ve onun bozulması için yapılan her şey aslında bizim İslam’ı yaşamamıza karşı açılmış bir savaştır. Çünkü insan, en güzel huzuru ailesinde bulur. Ailesinin temelleri bozulduysa yani aile içinde huzur bulamıyorsa huzursuz bir hayat yaşamaya mecbur olacaktır.

Ailemizi korumak ve ailemize zarar veren her şeyle mücadele etmek zorundayız. “Ailemizi korumak, camilerimiz korumaktan çok daha önemlidir.”[4] Çünkü aileyi koruyamadığımız zaman camileri koruyacak insanları bulmak imkânsız olacaktır.

Müslümanca bir evlilikten sonra kurulan yuvamız yani ailemiz aslında ümmet demektir. Çünkü aile, ümmeti oluşturan Müslümanlardan oluşmaktadır. Ailemiz, haramlara karşı korunaklı ve huzurlu ise ümmet de huzurlu ve korunaklı olacaktır.

Ailemizi, Haramlardan Nasıl Koruyabiliriz?

Kendimizi ve ailemizi haramlardan korumak için önce göz hijyenini sağlamamız gerekmektedir. Rabb’imiz göz hijyeninin önemine binaen bizlere şu ayetleri vahyetmiştir:

“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; mahrem yerlerini korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah, yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar.”[5]

Göz hijyenini sağladığımız zaman aslında birçok haramdan da kendimizi korumuş olacağız. Çünkü insanın harama bulaşması için belli başlı uyarıları alması gerekir. Bu uyarıların ilk ve en önemlilerinden biri de aslında gözlerdir. Çünkü beyin önce görür, sonra gördüğünü yapmak ister. Göremediğimiz, algılayamadığımız bir şeyi istemek ya da yapmak daha zordur.

Göz hijyeni için de aile bireylerinin girdiği ortamları, izlediklerini, çevresini incelemeliyiz. Göz hijyenini zedeleyen ortamlar için elimizden geldiği kadarıyla tedbir almalıyız. Göz hijyeni okulda bozuluyorsa okul ile ilgili tedbirler; TV, internet gibi teknolojik araçlar ile oluyorsa yine ona göre tedbirler alınmalıdır. Dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı, “iman” adlı virüs programını sinelerimize kurmalıyız.

Göz hijyeniyle birlikte dua etmek, haramlardan Allah’a sığınmak mü’minin en büyük silahıdır. Çünkü Peygamber’imiz sallallahu aleyhi ve sellem “Dua, mü’minin silahıdır.”[6] buyuruyor.

Haramlardan korunaklı bir aile için görüştüğümüz insanlar da çok önemli. Çünkü kişi, etrafında görmüş olduğu insanların davranışlarını ister istemez model alacaktır. Kötü bir çevrede yaşıyorsak kötü, iyi bir çevrede yaşıyorsak iyi davranışlar ailemizde daha fazla görülmeye başlanacaktır. Salih kimseler olmak için kendimizi ve ailemizi salih, muttaki kişilerle birlikte olmaya çalışmalıyız. Nitekim Rabb’imiz bizlere salihler, sadıklar ile birlikte olmayı vahyetmiştir: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun.”[7]

Eğer akrabalarımız, çocuklarımız ya da kendimiz için kötü örnekse aramıza onlarla bile bir mesafe koymalıyız. Çünkü biz kendimizden ve ailemizden mesulüz. Peygamber’imiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüzden mesulsünüz. Lider, çobandır ve halkından sorumludur. Kişi, evinde çobandır; o da ev halkından mesuldür. Kadın, eşinin evinde çobandır; o da evinden mesuldür.”[8]

Hesabı Kim Ödeyecek?

Kafamızda şöyle bir ön yargı var: “İki iyi insanın ilişkisi mutlaka iyi olur.” Bu yüzden iyi adam/kadın arıyoruz evlilik için. İşte, iki önemli noktayı kaçırıyoruz burada. İki iyi insanın ilişkileri pekâlâ kötü olabilir. Çünkü ilişkinin iyi olması için çabalamak gerekiyor. İlişkide olanların iyi olması, ilişkiyi iyi etmeye yetmiyor. Boşanan çiftler, kişisel olarak iyi olarak tanımlıyorlar birbirlerini ama geçinemiyorlar. Demek ki iyi olmak yetmiyor. İkincisi, iyi adamı/kadını ararken iyi adam/kadın olmayı ıskalıyoruz. İyiyi bulmak için iyi olmak da gerekiyor. İyiyle iyi, iyi kalabilmek için birbirlerini iyi tutacak şekilde emek vermeleri gerekiyor.

Hepimize evlilik “Bir adam/kadın gelsin, beni mutlu etsin.” beklentisi olarak öğretildi. Dolayısıyla, evliler ya da evlenecekler sadece mutlu edilmeyi bekliyorlar. Mutlu edilmeyi beklemek, bir lokantada birlikte yemek yiyen herkesin hesabı başkasının ödemesini beklemesi gibidir. “Hesabı ben öderim.” diyen biri yoksa hesap ortada kalır. Oysa evlilik “Ben bir adamı/kadını mutlu edebilirim.” olgunluğuna eriştikten sonraki iştir. Yani mutlu evlilik, mutlu etmeyi üzerimize aldığımız evliliktir.[9] Önce kendimiz iyi bir insan olmayı seçmeliyiz ki ailemiz huzurlu, mutlu bir yuva hâline gelsin.

Emek vermek zorundayız. Sürekli bir beklenti içinde olmak hem bizi yıpratır hem de istediğimiz sonuçlara ulaşamayız. Şimdilerde meşhur bir söz var. “Sıfır beklenti, yüzde yüz mutluluk.” Bu sözün tartışılabilir birçok yönü var aslında ama bizim değinmek istediğimiz konu şudur: Bizim beklentilerimiz çoğaldıkça hayal kırıklıkları ve hüzünlerimiz de artacaktır. Hiçbir beklenti içinde olmamak da onaylanan bir davranış değildir. İkisinin dengesini bulmak gerekiyor.

Kadın-Erkek Dengesi

Aileyi mü’min bir yuva hâline getirirken kadının almış olduğu rol oldukça önemlidir. Çünkü kadın annedir, eştir. Erkek de aynı şekilde kadın gibi önemlidir. Anne-babanın aslında yapabileceği en güzel şeylerden biri de örnek olmalarıdır. Çünkü çocuklar için davranışlar, söylenen sözlere oranla daha etkilidir.

Peygamber’imiz sallallahu aleyhi ve sellem, aile eğitimi ve diğer eğitim konularında şiddet merkezli yöntemi değil sevgi ve merhamet merkezli yöntemleri tercih etmiştir. Bizler de aynı şekilde sözlü, fiilî ve psikolojik şiddetten uzak, sevgi ve merhamet dolu bir eğitim ve yaşam yöntemini tercih etmeliyiz.

Erkeğin “kavvam” yani sorumluluk olarak üstün olduğu bir sistem kurmalıyız. Aksi takdirde yuvamızın sarsılması kaçınılmazdır. Rabb’imiz bizlere “Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir (onların reisidir)ler. (Bu,) Allah’ın (insanlardan) bazılarını (erkekleri), bazısından (kadınlardan) üstün kılması ve (erkeklerin kendi) mallarından sarf etmeleri sebebiyledir. Saliha kadınlar ise itaatkâr olanlardır. Allah’ın (kendilerini) korumasına mukabil, gaybı (kocasının yokluğunda, koruması gerekenleri) muhafaza eden kadınlardır.”[10] buyuruyor.

Rabb’imiz Kur’an’da erkeğin reis olduğu bir yuvayı bizler için uygun görmüştür. Ayette anlatılan sistem dışındaki tüm yuvalar depreme dayanıksız, huzursuz yuvalardır.

Erkek, aldığı sorumlulukların farkında olmalı, kadın da kendisine biçilen göreve rıza göstermelidir. Çünkü en doğruyu bilen Rabb’imizdir ve Rabb’imiz asla zulmetmez. “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez fakat insanlar kendilerine zulmederler.”[11]

Nesli Koruma ve Geleceğin İnşası

Aileyi oluşturan küçük bireyler yani çocuklar, anne-babaya itaati kendilerine farz bilip ona göre bir hayat sürmelidirler. Çünkü vahyin inşa etmiş olduğu yuvada sistem bu şekildedir.

Evlatlarımızı Rabb’imizin emaneti olarak görüp onları İslam’a adamalıyız. Adayamıyorsak bile en azından onları haramlardan uzak bir şekilde yetiştirmeliyiz. Ailemiz bizim son kalemizdir, bu kaleyi korumak en önemli görevlerimizden biridir. Çünkü bu kale aynı zamanda yeni bir neslin inşasının yapıldığı bir kaledir. Bizim yuvalarımıza yapılan her müdahale aynı zamanda neslimize de yapılan bir müdahaledir. Neslimizi korumak bizim en önemli görevimizdir. İyi bir ailede yetişmiş bir evlat bu Ümmet’e yapılmış bir hizmettir aslında.

Güzel bir nesil yetiştirmek için öncelikli olarak elbette kendimizi iyi bir şekilde yetiştirmeliyiz. Kendimizi Meryemler doğurabilecek bir Hanne adayı olarak görmek zorundayız. Günümüzde evde oturup eşinin hizmetini yapmak, çocuklarıyla ilgilenmek basit bir iş gibi gösterilmektedir. Hatta izlenen dizilerde, filmlerde ev hanımı rolündeki kadın paspal kıyafetler ile gösterilmekte, evladını kreşe bırakıp asıl görevlerini ihmal eden kadınlar daha güzel kıyafetlerle gösterilip belli bir düşünce bu topluma sindirilmeye çalışılmaktadır.

Bizim mü’min evlerimiz, kıblegâh evlerimiz Fatihleri, Selahaddinleri yetiştirme potansiyeline sahip evlerdir. Niyetlerimiz, hedeflerimizi büyük tutup bu Ümmet için büyük işler yapmaya hazırlanmalıyız. Hanne misali, bebeğimiz rahmimize düşmeden onu Rabb’imize adamalıyız.

Özlenen nesli yetiştirmek, ümmetin umudu ve en son kalesi olan evlerimizi korumakla mümkün olacaktır. Evlatlarımızı diplomanın, mobilyanın esaretinden kurtarıp imanla birlikte onları esas özgürlüklerine kavuşturmak için emek vermeliyiz. Evlatlarımıza örnek gösterirken komşu çocuğunu değil peygamberleri, ashabı kiramı, sultanları, mücahitleri örnek gösterelim ki yetiştirdiğimiz nesil büyük olsun.“El âlem ne der?” sözüne esir düşmüş bir nesil değil “Rabb’im ne der?” sözüyle hürleşmiş yürekler yetiştirelim.

Sıkıntı Elbette Olacak

Bizi bekleyen ümmet var. Kanayan yaralarımıza merhem olmak yine bizim elimizde biiznillah. Evlerimizi korunaklı ve huzur dolu bir yuva hâline getirmek için elimizden geleni yapmak zorundayız. Yüzde yüz huzurlu bir yuvayı oluşturmak gerçekten zor olabilir ama kesinlikle mücadele etmeye değer bir ibadettir.

Başımıza gelen huzursuzluklar çoğu zaman sadece bizim başımıza geliyor gibi görünebilir ama aslında her evde huzursuzluklar, belli başlı problemler mutlaka yaşanmaktadır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber’imiz sallallahu aleyhi ve sellemin evinde bile huzursuzluklar yaşanmıştır. Vahyin inmiş olduğu bir evde bile eşler arasında huzursuzluklar yaşandıysa bizim hiç problemsiz, sıkıntısız bir aile beklentisi içinde olmamız boş bir hayâldir.

Biz nasıl aile içinde sorunlar yaşıyorsak aynı şekilde diğer aileler de sorun yaşamaktadırlar. Bize düşen, karşılaştığımız sorunlar karşısında Müslümanca hareket etmektir. Yeri geldiğinde sabretmek, şefkat göstermek, affetmek, fedakârlık göstermek, dua etmek gibi davranışlar Müslümanca davranışlara örnek olarak gösterilebilir.

Mutlu ve Huzurlu Bir Yuva İçin Birkaç Tavsiye

“Yuvanızı sevgi, rahmet ve şefkat temelleri üzerine kurunuz. Yuvanızdan sevgi ve merhameti eksik etmeyiniz.”[12]
Affedici olmalıyız, aile içindeki sırları yaymamalıyız. Nitekim Peygamber’imiz sallallahu aleyhi ve sellem aile sırlarını yayanları şeytana benzetmiştir.[13]
Kadın, eşine itaat etmeli, erkek de eşinin haklarını korumalıdır. Hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Müslüman bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, kocasına itaat edip namusunu muhafaza ederse cennete istediği kapıdan girer.”[14]
Saadet isteyen; kadını kadın olarak kabul etsin, erkeği de erkek olarak kabul etsin. Kadını, kadınlığıyla kabul edebilen mutlu olur; erkeği de erkek gibi kabul edebilen mutlu olur. Hayatın gerçeği budur.
“Her ev bir kaledir. Her erkek ve kadın kalemizin bekçileridirler. Hiçbir erkek veya kadın, kendi özel hayatını yaşadığını iddia edemez. Herkes, iffet için mücadele eden bir ümmetin uç görevlileridir. Görevine sadık olmak ise iman gereğidir.”[15]
Karşımızdaki kişiyi eksiklileriyle kabullenmeliyiz. Onun kötü bir huyunu gördüğümüzde iyi yönlerini düşünüp mutlu olmaya çalışmalıyız. “Bir mü’min erkek, bir mü’min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.”[16]
Aile, dinimizde son kale olarak belirtilmektedir. Çünkü insanın maddi ve manevi olarak korunacağı en son mekân ailesidir. Ailemizi korumak için evlerimizi mü’minleştirmeliyiz.
Ailemizde karşılaştığımız sorunların sayısı çok olabilir ama sorunlarımızın çokluğu kadar da çözümler muhakkak var. Büyük yürekli insanlar olarak yaşadığımız problemleri kendimizden ya da imanımızdan daha büyük görmemeliyiz.
İmanımızın getirmiş olduğu ayrıcalıklarımızı kullanıp sorunlar karşısında Kur’an ve Sünnet’e sarılmalıyız. Kur’an ve Sünnet ile yol aldığımızda Rabb’imizin izni ile aşamayacağımız sorun yoktur.
Gerçekten yapabileceğimiz çok şey var, yeter ki sorunlarımızı çözmek için istekli olalım.

Mü’min Evin Özellikleri*

Mü’min ev;

* Örnek evdir, sırları saklıdır.

* Temizdir, şıktır, abartılı değildir.

* Mescide yakın evdir, odalarının birinde mescit vardır.

* Medrese gibidir, kitaplığı vardır.

* Şeytandan, düşmandan, TV’den korunmuştur. * Tertipli, düzenlidir.

* Dedelere, ninelere mahsus mekânları vardır.

* Misafiri bereket kaynağı olarak görür.

* Soğuk bir ev değildir, yeri gelince tebessüm edilen, neşelenilen bir evdir.

* Vakit israfı o evde cinayet muamelesi görür.

* Boyasında bile iç açıcılık vardır, renkleri iç açıcıdır.

Huzurlu Bir Ailenin Sözlüğü**

Güvenlik: Şeytandan ve dünya fitnelerinden koruyan bir evde huzur içinde olmak.

İyilik: Karşılığını Allah’tan bekleyerek bir iş yapmak.

Fedakârlık: Sırf kendin için yaşamamak.

Cinsel ilişki: Dünya lezzetleri ile ahireti kazanmanın helal yolu.

Merhamet: Allah’ın rahmetinden beklemeyi hak etmek için göstereceğimiz tavrımız.

Sevgi: Ailemizin devamı için Allah’ın eşler arasına yerleştirdiği kaynak malzemesi.

Çocuk: Dünyadaki cennet meyvesi.

Ziynet: Kadının, eşine karşı en tabii haklarından biri.

Mutluluk: Eşyaya takılmadan hissedilebilen damarlardaki heyecan.

Şükür/Teşekkür: Eşlerin birbirlerine karşı en zorunlu görevi.

Tebessüm: Ailenin doğal sadakası.

Açıklık: Erkekliğin gereği, kadınlığın zorunluluğu.

Aile: Ümmet’imiz, umudumuz.

Gerginlik/Sinirlenme: Haramlara karşı tavrımız.

İstişare: Aile içi siyasetimiz.

Yalan: Aile kanseri.

Vakit: Ailede yakıtımız.

Sünnet: Yaşam tarzımız.

Eşya: Ailemizde en değersiz şeyler.

Affetme: Ahlakımız.

Ahlak: Mü’min kimliğimiz.

Özür Dileme: Şahsiyetimiz.

Yardımlaşma: Aile olmamızın nedeni.

Sorunlar: Kaderimiz, imtihanımız.

Kadınlık: Hazır cennet fırsatı.

Erkeklik: Kulluğu canlı yaşama hâli.

Mal: Fitne.

Sabır: Allah’ın üzerimizdeki yardım sebebi.

Akrabalar: Çok önemliler veya yok sayılanlar.

Yumuşaklık: Peygamber aleyhisselam siyaseti.

Kadın Karakteri: Ona bakılması bile mutluluk veren, eşinin ardından o var gibi davranan.

Ev: Sığınağımız.

Kadın Sesi: Sadece kocasının kulağına helal olan ve onu da yükseltmeden kullandığı ziyneti.

Gıybet: Ailenin belası.

Züht: Cennet yatırımı.

Tevekkül: İspat edilmesi gerektiğinde ispat ettiğimiz Rabb’imize güvenme durumu.

Temizlik: Tapınmadığımız vazifemiz.

Misafir: Bereket vesilemiz.

Yatak Odası: Allah’ın içimize yerleştirdiği ateşi söndürme merkezlerimiz.

Talak: Kaderde varsa itiraz edemeyeceğimiz deprem.

Avret: Nikâhlı eşler arasında sınırsız bakma, elleme; diğerlerine karşı ise Şeriat’ın sınırlarına göre kolladığımız bedenimiz.

Kur’an: Evimizin suyu, havası ve ruhu.

Süs: Fani dünyanın kendisinden fani tuzakları.

Allah’a Davet: Cihadımız, mü’min olmamızın gereği.

Tesettür: Korunma.

Büyü/Muska: Şeytan tuzağı, boş insan meşgalesi.

Bidat: Sinsi tuzak.

Moda: Evdeki casus.

Güzellik: Korunması gereken büyük nimet.

Nazifenur Çınar / Elifelif Dergisi”Evliliğe Hazırlık Özel Sayısı” (2013-1434)

Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76


 

[1] (Beyhaki)

[2] Buharî, Nikâh

[3] (Rum, 21)

[4] (Nuredddin Yıldız)

[5] (Nûr, 30-31)

[6] (El-Camiu’us-Sağir, c.11, s.17)

[7] (Tevbe, 119)

[8] (Buharî, Sala)

[9] (Senai Demirci)

[10] (Nisa, 34)

[11] (Yunus, 44)

[12] (Anne Babaya 50 Nasihat, Şerafettin Kalay, Tahlil Yayınları)

[13] (Ebu Davud, Nikâh)

[14] (İbni Hibban)

[15] (Doğal Aile, Nureddin yıldız, Tahlil Yayınları)

[16] (Müslim, Radâ’ 61; Müsned, II, 329)

* (Mü’min Ev, Nureddin yıldız, Tahlil Yayınları)

** (Doğal Aile, Nureddin Yıldız, Tahlil Yayınları)

Comments are closed