11

 

Kendimize üzerimizde iğreti duracak onca isim yakıştırıyor olmamız, bu sıfatların ambalaj olma özelliğinden öteye geçirmiyor bizi. Bu sıfatların ruhumuzu doyurmadığı, insanlar nezdinde bize itibar katmaktan(!) ibaret kaldığını her soluğumuzda hissettiğimiz ise inkâr edilemez bir gerçek.

 

 

Biz insanız; yaratmayı murat eden Allah, bu vasıfla yaratılma şerefini ihsan etti bize.
Biz insanız, büyük bedenlerimizin saklayamadığı bir acizliğin sahibiyiz.
Biz insanız, kuluz. Kul oluşumuzun en büyük göstergesi; bu acizliğimizi ve bizi kul olarak seçenin büyüklüğünü kabul etmektir.

 

 

Biz mü’miniz; kuluz, aciziz.
Biz mü’miniz. Kendimizi, ayağımızı yere vurduğumuzda hükmedemeyeceğimiz bir şey yokmuş gibi görüyor da olsak Ekber olan Allah’a boyun eğmeye muhtaç olduğumuz muhakkaktır. Çünkü insanın içine âdeta bir çekirdek gibi yerleştirilmiş olan fıtrat, bizi kul olmaya ve kulluğu doğrultusunda yaşamaya mecbur etmektedir.

 

 

İBADET İHYASI ZARURETTİR

 

 

Bugünkü sorunumuz; İslam’ın şartları başlığa altına sıkıştırmış olduğumuz kulluğu hayat nizamı hâline getirmiyor oluşumuzdur. Dünyada her şeyin mükemmeline sahip olma arayışından kendini kurtaramayanlar olarak biz, biraz/bazen yaşanan Müslümanlık anlayışını kabul edemeyiz.

 
Bu durum insanı apaçık bir doğruyla baş başa bırakmıştır: Bizi yaratan Rabbimiz’e olan itaatimiz, sadece bedenimizle değil her şeyimizle O kudretin karşısında boyun eğmek demek değil midir?

 

 

Bu boyun eğmeyi belli başlı ibadetlere hapsetmenin neticesi olarak bugün Müslümanlığı ile hayatı çelişenleri, “Müslüman ama…” diye başlayan cümlelerin sarf edildiğini görüyoruz. Hayatın bütününün ibadet çerçevesinde anlaşılmaması “ibadet yeri, dini görevler” gibi ifadelerin ortaya çıkmasına sebep olurken aynı zamanda içinde bulunduğumuz kavram kaymasını göstermektedir. Laikliğin cenderesinden geçmiş olmanın neticesi olan bu durum, “Allah ile ve Allah için” düsturunu yeniden ayağa kaldırmakla düzelecektir.

 

 

Mü’minin ayırt edici özelliği, bu düstur üzerine yürüyor oluşudur. Mü’min, İslam’ın fertlerine kazandırdığı karakterin sahibidir. Ümmet olarak gerek fert gerek toplum bazında bize ait olan ve üzerimizde iğreti durmayacak bir karakter teşhisi ve temini gün geçtikçe mecburiyetini arttırmaktadır.

 

 

Bu karakter için yeni bir arayışa gerek yoktur. Berrak nesil ashabı kiram, bu karakteri zirve noktada oluşturmuşlar ve kıyamete kadar var olacak her nesle şablon olmuşlardır.

 

 

Ashabın farkı; her an aktif olan bir ibadet anlayışına kulluk deneceğinin idrakinde olmalarıydı. Bu gerçek onları, sadece ibadet eden olma noktasında bırakmayıp ibadet ihyası yapan olma vazifesine taşımıştı.

 

 

Bugün İslam iddiasında bulunan herkes bu karaktere bürünmüş olarak yol alma zarureti içerisindedir. Bu karakteri oluşturmak, kuvvetlendirmek ve korumak vazifesi içinde bulunduğumuz aşikârdır. Kulluğun kendiliğimizden yaptığımız bir lütufmuş gibi yapıldığı bu asırda Allah ile ve Allah için şuurunu sağlayabilme ancak bu karakterle mümkündür:

 

 

ALLAH ERİNİN KARAKTER OLUŞUMU

 

 

-Hayata ve yaşanılanlara kuş bakışı bakmak, karakterimizin en büyük yapıtaşıdır. Yaşanan dönemi tüm olumsuzluklara rağmen bugünle değil daha geniş bir çerçeveden değerlendirmek şarttır. Bugünü medya araçlarından, haber ajanslarından okumaya çalışanların yarına umutla bakmaları mümkün olmayacaktır. Olaylara ve yaşananlara Allah’ın Levhi Mahfuzu’ndan, Allah’ın mülkünden bakmak en büyük enerji kaynağımız olacaktır ve bizi hayatın Sünnetullah üzerinden yürüdüğü gerçeğine götürecektir. Bu gerçek de mü’mine, mızrak sırtından girdiğinde dahi “Kâbe’nin Rabbi’ne yemin olsun, kazandım!” demenin gücünü verecektir.

 

 

-Hayata Kur’an ve Sünnet gözlüğünden bakmak karakterimiz gereğidir. Müslümanlığı layıkıyla yaşamak isteyen pusula belirlemek zorundadır. Çünkü pusulasız olmak, karanlıkta yol almaya çalışmak gibidir. Bu sebeple pusula şarttır ve pusulamız Kuran, Sünnet ve sevadı azam olarak asırlardan beri korunarak gelmiştir. Bugün yol almak isteyenler,1400 senelik kadim kültürünü bir tarafa atarak değil sahiplenerek ilerleyebileceklerini bilmek zorundadırlar.

 

Büşra Sevimli / ElifElif “İbadet ve Kulluk” Yaz Sayısı (2016-1437)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54

Categories:

Comments are closed