Bizim zamanımızdaki çocukluk ile şimdiki çocuklara baktığımızda ne kadar çok fark var. Bizlerin çocukluğunda da ailelerimiz aynı derslerimizde başarılı olmamızı isterdi. Bunu hep söylerlerdi ve başarılıydık.

 

Mahalledeki çocuklarla oynamayı, parklara gidip hiç doyulmayan sallanmalar, kaymalar… Tahterevallilerde usanmadan ve yorulmadan geçirilen zamanlar, orası bir oyun eğlence öğretim yeriydi âdeta. Taşlarla, topla ve iplerle oynanan oyunları zaten saysak haddi hesabı yoktu. Nasıl ki büyüklerin yetişemediği işler varsa biz çocukların da yetişemediği, gün batımından sonra kalan ve ertesi gün bunun tekrarı için bekleyen çocukluğumuz vardı.

 

Okulumuz vardı, derslerimiz ödevlerimiz de vardı ama bunun yanında çok güzel geçen çocukluğumuz vardı. Çok şeyimiz yoktu, kalabalık bir aile hatta bazen geçim sıkıntısı gören aileydik. Çocuk olarak çok oyuncağımız yoktu. Tahtayı artı yaparak üzerine çaput bağlayarak iplerden saç yapıp bir bebek yapabiliyorduk. Arka bahçeye gidip toprak ve taşlardan küçük küçük evler; kuyusunu, bahçesini yapıyor; günlerce o ev ve bahçeye yenilikler koyuyorduk. Ta ki yağmur gelip yıkıncaya kadar.
Babamın esnaf gelir gider defteri vardı, senesi bitmiş depoya kaldırılacak defterleri. Onları elimize alır, içinde bulmaca, mimarlık, resim yapardık. Elimize öyle her gün gazete geçmezdi. Yerde gördüğümüz yazılı bir kâğıt parçasını hemen elimize alır, içinde ne yazıyor diye merak ederdik. Hatta öyle ki bazen okuyacak bir şey bulamazdık, o yazıları defalarca üst üste okurduk. Böyle bir okuma yazma çizme aşkı da vardı. Çocukluk zamanlarımızın içinde.

 

En sevdiğimiz arkadaşlarımız vardı ve her gün bir yenisi eklenen. Evlerine, bahçelerine gittiğimizde elimize ya ağaçtan koparmış ya da bazen sepette duran elmadan, bazen ellerinde yaptıkları bir börek veya tatlı bir şeyi de anneleri vermeyi ihmal etmezlerdi. Biz çok severdik o tatları, hâlâ unutamadık. Ve her sepette veya dalında gördüğüm elmalar, bana o bahçeyi ve o anneleri hatırlatıyor.

 

Çocuklara baktığımda benim çocukluğum dolu dolu geçti, şimdiki çocuklara çok acıyorum. Doyasıya yaşanmamış bir çocukluk, bir büyük gibi davranılması beklenen bir çocukluk…

 

Çocuklar oynamıyor, dışarı yüzünü sadece AVM gibi yerlere giderken veya sırtında çantasıyla gören. Gezmek için çoğu zaman yapay parklarda üstü başı kirlenmeden geçen bir çocukluk.

 

Biz kirlendik, dışarının ıslattığı yağmur ile tozu ve çamuruyla. Şimdiki çocukluk ise bastırıldı kirletiliyor, çocuk olamadan modern çağ denilen batakta!

 

Bırakın çocuklar çocukluğunu yaşasın!

 

ElifElif Dergisi – Sizden Gelenler / Hacer Çebiç 

Categories:

Comments are closed