18

Her insan farklı fıtrat üzerine yaratılmıştır. Dünyadaki tüm varlıkları, canlıları bir kenara bırakıp sadece insanlara bile bakıldığında ne kadar mucizevi varlıklar olduklarını, yaratılırken diğer hiçbir varlıkla bir tutulmadan en son noktasına kadar düşünülerek bir hikmete binaen yaratıldıklarının farkına varılabilmelidir.

 
Her bir yaprak tanesinin, düşen kar taneciklerinin birbirinden farklı olması gibi Rabb’imiz insan fıtratını da bu şekilde yaratmıştır. İnsanlar kar taneleri misali ayniyet ve zıddiyeti bir arada barındırırlar. İki farklı kişinin de kolları, ayakları, gözleri, burnu vardır. Ama tabiatları birbirlerinden çok farklı olabilmektedir. Bu durum aynı cins olan veya olmayan her şahıs için geçerlidir.

 
Bütün insanlar doğuştan maddi ve manevi bir kısım hususiyetler üzerine yaratılmıştır. Her bir insanın diğerlerinden farklı olarak kendine has bir mizacı, karakteri ve tabiatının bulunması o kişinin fıtratıdır. Allah’ın yarattığı her insan fıtrat üzerine yaratılmıştır. Bunu “Dünyaya gelen hiçbir çocuk yoktur ki fıtrat üzere doğmasın…” hadisinden de rahatlıkla anlayabiliyoruz.

 
Allah’ın erkek olarak yaratmış olduğu birisinin kadın gibi davranması veya kadın olarak yarattığı bir kulunun da erkek gibi davranması fıtrata aykırı olmakla beraber hadislerde yasaklanmıştır. Allah kadını belli bir fıtrat üzere yaratmışken bu fıtratının dışına çıkması kadının yaratılmış olduğu sınırları zorlayıp farklı bir karaktere soyunmaya çalıştığı manasına gelir ki bu hem yaratıldığı şekle isyan ettiğini hem de fıtratına aykırı bir şekilde yaşamaya çalıştığını gösterir.

 
Allah erkeği de kadını da yaratırken başıboş yaratmamıştır. Her iki cinse de kendi fıtratlarının kaldırabileceği şekilde görevler yüklemiştir. Kadını da Allah belli bir fıtrat üzerine yaratıp sorumluluklar vermiştir. Kadına verilen görevler erkeğe verilmemiş veya erkeğe verilen görevler de kadına verilmemiştir. Bu durumda erkek veya kadın dünyada iken birbirlerine ihtiyaç duyacak mizaçta yaratılmış olsalar da birbirlerinin görevlerini üstlenmek veya sorumluluklarında değişiklik yapabilmek gibi haklara sahip değildirler.
Kadının yeri, görevi Kur’an’da belirtilmiş iken bunun dışına çıkılması fıtrata aykırıdır. Böyle bir durum olduğunda Allah’ın çizmiş olduğu sınırlar terk edilip ya yeri boş bırakılıyor ya da sorumlulukların arasında olmadığı halde erkeğe devrediliyordur. Eğer Allah kadına belli bir sorumluluk yüklüyorsa muhakkak bu bir hikmete binaendir. Ve görev alanının terk edilmesi sırasında her ne kadar sorun yokmuş gibi gözüküyor olsa da kadın için asıl olarak nitelendirilebileceğimiz şey terk edilmiştir.

 
Allah kadınlara yerlerini “evleri” olarak belirtmiş ve görevlerinin de evleri içerisinde olduğunu söylemiştir. Kadın, evin içinde durmayı istemeyip çalışmak için dışarı çıktığı zaman Allah’ın bir hikmete binaen durmasını söylediği, kendisi için asıl korunma mekânı olarak tanıttığı cepheyi bırakmıştır. Aslen kadın evinin dışında bir yerde bulunmamalıdır. Eğer bulunacaksa da bu belli şartlar ve sınırlar dâhilinde olmalıdır.

Hafsa Yıldız / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76

Categories:

Comments are closed