33

Bizi, yaratılmışların en güzeli kılıp gözümüzün görebileceği her şeyi sadece ama sadece bizim hizmetimize sunan, yeryüzünü ıslah etmek için insanı görevli kılan, bu insanlık içerisinde bize lütufta bulunup da imana erme şerefini nasip eden Rabbimiz’e şükürler olsun.

 

Rabbimiz’in bize en büyük nimetidir İslam nimeti. Hakikat üzere olmak, bu hakikatin değişmez, en doğru, en parlak, en aydınlık bir hakikat olduğunu bilmek, Müslüman bir kadın olarak İslam’la şereflenmek, Allah’ın seçilmiş kullarından olmaktır. Ancak bu hediyeyi kaybetmemek için, sahibine en iyi şekilde emaneti teslim etmek için mücadele etmelidir mü’mine kadın. Her an, her yerde en üstün olan İslam’ı, en üstte tutmaya çalışır. Ahlakında, yaşantısında, duruşunda bunu hissettirir. Tıpkı cihadı idrak eden, yüreklerinde diri duran ashap kadınları gibi. Onlar, fedakârlık, sabır, güzel ahlaklarıyla bu imtihanı kazanmış, cihadı her an yüreklerinde canlı tutmuş ve insanlığın önünde kıyamete kadar kalıcı örnekler olmuşlardı. Bize düşen, Rabbimiz’in övgüsünü almış bu mü’mine kadınları anlamak, öğrenmek ve onları takip etmektir. Bize düşen, bu zamanın kadınları olarak; bu zamanın mü’mine örnekleri olmaktır. Tıpkı iyi bir kadın, iyi bir anne, iyi bir öğretmen olan aynı zamanda savaş meydanlarında savaşan, yaralılara su veren, mücahitleri hücuma ve dayanmaya teşvik eden, meydanlardan çekilenlere sopalarla vurup tekrar cihat meydanlarında onları direnmeye teşvik eden mü’mine mücahitler gibi… Bulunduğumuz an ve şartlar neyi yapmayı gerektiriyorsa o şartlarda önümüze çıkan fırsatlardır. Gereklerini yerine getirerek fırsatları değerlendirmek zorundayız. Dünya Müslüman kadın için zevk ve eğlenme yeri değildir. Az bir vakit kalacağı yerdir. Hakkın üstün gelmesi için mücadele eder. İyiliği yayıp kötülükten sakındırmak gibi bir sorumluluğu vardır. Bunu yaparken de bulunduğu ortamda dikkat etmesi gereken hususlar vardır.

 
Rabbimiz’in mü’min hanımlara emri:

 
“Evlerinizde oturun.”

 
Ayet-i kerimenin başında geçen “vekarne” ağırbaşlılık ve istikrar ifade eder. Bu ilahi emir, mü’minlerin analarının eve kapanıp dışarı asla çıkmamaları anlamına gelmez. Bu, ancak, onların yaşayacakları yerde aslolan mekânın ‘ev’ olduğunu ince bir üslupla işaret etmektedir. Evet, ev meskendir, karargâhtır. Evin haricinde bulunmaları ise istisna nev’indendir, geçicidir. Orada uzun uzadıya kalıp oturmazlar. Bir iş için, ihtiyaç için çıkmışlardır. İhtiyaçları nispetinde kalır, işleri biter bitmez yuvalarına dönerler.

 
Kadının merkezi öncelikle evidir. İhtiyaç hâlinde elbette ki dışarı çıkar ya da hanımların bulunduğu uygun ortamlarda bulunabilir ve ilmi açıdan kendisini geliştirebilir. Cihat etmek üzere hareket eden hanımefendinin ortamını iyi bir şekilde tayin etmesi gerekir. Her ortam cihadımızı yerine getirmek açısından uygun değildir elbette. Ailesinde, evinde örneklik teşkil eden mü’mine kadın, dışarıda, belli ortamlarda birtakım prensipleri vardır. Davetin, ahlaki meziyetlerle olabileceğini, Allah ve Resûlü’nün nehyettiği şeylerin kendisiyle çatışmaması gerektiğinin farkındadır. Önde olan, davet yolunda ilerleyen her hanımefendi örneklik teşkil eder.

 
Fakat Allah rızası için hayırlı ameller işlediğimizi düşünürken Allah’ın emirlerine karşı gelecek işler yapıyor olabiliriz. Çalışmalarımız, amellerimizin zayi olmasına da sebebiyet verebilir. Bu sebeple cihat yolunda yürüyen, Allah’ın rızasını umarak evinin dışında bulunan mü’mine kadının dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır. Mü’mine kadının;

 
Konuşması, ses tonu ölçülüdür.

 
‘Ey Peygamber hanımları! Eğer Allah’tan sakınıyorsanız sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Sözü yumuşak, tatlı bir eda ile söylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit etmesin. Daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin’
Rabbimiz’in bu davranışlarda bulunmaması gerektiğini söylediği kadınlar, ashabı kiram döneminde, Peygamberimiz aleyhisselamın hanımları ve mü’minlerin anneleridir. Elbette ki onlarla ilgili ashabı kiramın aklından kötü bir düşünce kalbinden kötü bir niyet geçmeyecektir. Ancak her dönemde ve her toplumda, kalplerinde hastalık olabilecek insanlar vardır. Rabbimiz kötülüğe gidecek yolu engellemektedir. Ashab döneminde dahi bu uyarıya muhatap olan mü’mine hanımların her dönem ve her çağda bu hassasiyeti korumaları gerekmektedir. Kadının da bu duruma sebebiyet vermemesi için, önlemlerini alması gerekir.

 
Erkeğin bulunduğu bir ortamda ihtiyacı kadar konuşmalı ve mizaha, latifeye girmekten kaçınmalıdır. Müslüman hanımefendi dilini, boş, faydasız, saçma sözlerden sakındırmalıdır. Bazen söylediği gereksiz sözler telafisi zor bir duruma sebebiyet verebilir. Gerektiği yerde susarak insan, hata etmeyi de engellemiş olur. Hatasını asgariye indiren de günaha bulaşmaktan korunmuş olur.

 
Giyim kuşamında ölçülüdür.

 
‘Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler.’
Tesettür; Allahu Teâlâ’nın dininin avret olarak bize bildirdiği beden bölümlerinin gizlenmesi anlamına geliyor. Bayan için de yüz, el ve topuktan aşağısı ayaklar hariç her yer avrettir. Avretin örtülmesi Allah’ın emridir. Bir seçenek ya da tercih asla değildir. Allah emrettiği için tesettüre girilir.
Tesettürünü muhafaza etmeye çalışır. Giyim kuşamında ölçülü olması gerekir. Bu, bize Rabbimizin emridir. Allah rızası için çalışan bir kadının, Allah’ın en büyük emirlerinden biri olan tesettürü konusunda daha dikkatli olmalıdır.

 
• Süslenmekten, dikkat çekmekten kaçınır.

 
‘…Eski cahiliye âdetinde olduğu gibi süslenip çıkmayın.’
Müslüman bir hanım istediği zaman, ihtiyaç hâlinde sokağa çıkar. Ancak iffetiyle, vakarıyla hareket eder. Davasını üstlenmiş olan bir hanımefendi üzerinde dikkatleri celbedici şeyler bulundurmaktan sakınır.

 

 

• Koku sürünmez

 
“Her göz yabancı bir kadına bakarak göz zinası işlemiştir. Bir kadın da güzel kokular sürünerek erkeklerin yanından geçerse o da aynen bakan erkekler gibi zina etmiş gibidir.”
Mü’mine bir hanımefendinin mahremiyet konularından birisi de budur. Salih bir amel işliyoruz derken; çok daha kötü bir duruma sebebiyet vermekten kaçınmalıyız.
Müslüman bir kadın, teberrüce sebebiyet verecek her durumdan kendisini sakındırmalıdır. Bakışları üzerine çekecek her durumdan uzak olmaya dikkat eder. Allah için bir iş yapmaya niyet edip Rabbimizin emirlerini çiğnememek hususunda dikkatli olmamız gerekir.

 
• Yabancı erkekle tokalaşmaz

 
Mümtehine Suresi 12. ayetin inmesiyle Resûlullah aleyhisselam kadınlardan söz aldığına dair beyat alırdı. Âişe radıyallahu anha der ki: “Vallahi Resûlullah aleyhisselam kadınlardan, Allah Teala’nın emrettiğinden başka hiçbir şart üzerine beyat almamış ve Resûlullah aleyhisselamın avucu asla bir kadının avucuna dokunmamıştır. Onlardan beyat aldığı zaman kendilerine sözle : ‘Beyatinizi kabul ettim.’ derdi.

 

 

• Yabancı erkekle yalnız kalmamaya azami özen gösterir

 
‘Hiçbir erkek (mahremi olmayan) bir kadınla sakın tenha bulunmasın…’
Allah’a ve Resûlü’ne itaat, ancak emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak suretiyle olur. Allah Resûlünün şu hadisine binaen, yabancı bir erkekle halvet, yalnız olarak bir arada bulunmak, bütün âlimlerce haramdır.

 
• Sakindir, vakarlıdır.

 
Yaşadığımız hayat, zorluklarla mücadelelerle dolu bir hayattır. İman ettim diyen her insan, ‘Rabbim senden gelen her şeyi kabul ettim’ demektedir. Bulunduğumuz ortamlarda veya zamanda tahammülü zor şeylerle de elbette karşılaşacağız. Müslüman olarak karakterimizde bulunması gereken en önemli özellik vakarlı duruşumuzdur. Her Müslüman, iman edenlerden olduğu için asıl şerefin kendisine ait olduğunun farkındadır. Bu farkındalığı ve hissiyatı yüreğinde her zaman canlı tutmalıdır. Ağırlığını önce kendisi korur, kendi şahsiyetini zedeleyecek şahıslara ve durumlara da yer vermez. Tepkisini verirken dahi kendi olgunluğunu korumayı unutmamalıdır. İslami çalışmalar, Rabbimizin rızasını kazanmak içindir. Bu davet yolu, meşakkatlerin olduğu bir yoldur. Karşımıza birçok zorluk çıkacaktır. Burada yapmamız gereken her halükarda sükûnetimizi, vakarımızı korumaktır. Çevresinde meydana gelen olumsuzluklara karşı temkinli ve olgunlukla yaklaşır. Tartışmaya sebebiyet verecek şeylerden de kaçınmalıdır.

 
“Cahiller kendilerine laf atıp sataştıkları zaman aldırmadan ‘Selametle!’ deyip geçerler.

 
Dinimizi görüntümüzle, hâl ve hareketlerimizle temsil etmekteyiz. İslam’ı, evlerimizde olduğu gibi evlerimizin dışında da en güzel şekilde temsil etmemiz gerekir. Bize düşen, Rabbimiz’in rızasını kazanıp kulluğumuzu en güzel şekilde yerine getirmek, Rabbimiz’e, bu şerefli emaneti en güzel şekilde teslim etmektir.

 
Her hâlükârda yerine getiremediklerimizden dolayı Rabbimiz’den mağfiret diler, hatalarımızı bağışlamasını, O’nun dinini ömrümüzün en güzel çağında, en güzel şekilde temsil edebilmeyi Rabbimiz’den niyaz ederiz.

 

Fatma Başar / ElifElif “Gençlik Özel” Kış Sayısı (2016-1437)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed