Giderken dahi güzellikler getirecek bir pamuksun. Varlığın da yokluğun da ışık saçansın. Pırıl pırıl incecik kalbinle esen gülşensin. Dilinde ikide bir çağıldayan, şefkat ezgileriyle söylediğin “Yavrum! Helal ekmekli, iman kursaklıya düşesin.”lerinle nur gölüne deryalanansın. Evet, nur gölüne gideli bugün tam bir ay oldu ama sanki hâlâ yankılanıyor; duaların, halet-i ruhun…

 

Nasip bu ya… O gün diğer günlerde olduğu gibi oturduk baş başa… Gözlerin yine hüzünlü, sesin dokunaklı, elinde hiç düşürmediğin kara incili tesbihin, dilinde o titrek sözlerin… Gamın, kederin, acının, gözyaşının yuvasına kurulmuşluğunla yanımdasın. Şefkatle sıralıyorsun hayat iksirinden payına düşenleri… İstiyorsun çünkü yudum yudum içmemi. Yadigarını ömürlük yad etmeyi… Yıllarca çektiğin ızdırabın beyninde kazıdığı dört sözcüklü, derin anlamlı hazine… “Helal Ekmekli İman Kursaklı”

 

Neydi bu hazine? Alzheimer hastasının benliğinden çıkmayan o sır neydi? Çok şeydi aslında. Hayattı. Uzun yolculuğun ilk yönelimiydi. Dünyadaki ilk sırattı belki de… Evet, biliyorum. Helal Ekmekli İman Kursaklı’yı… Daha iyi anlıyorum hatta. İnsanın nasibinin, kader denilen o ahiret gömleğinin ekmeğinin helal olması, boğazından iman geçmesinin hayatiliğini…

 

O, öyle bir gömlekmiş ki… Yıllarca ekmeğin helallisini eskimeyen muhabbetle bölüştüğün bir ekmek… Bir kese ekmeğin ardındaki bereketmiş helallik… Sıcak bir gülümsemedeymiş. Sabırla işleyip sadakatle ördüğün selamete, kapı aralamakmış helallik, sen öyle derdin. Yıllarca dayanışmayla hak ettiğin çocukların hatrına da helal etmekmiş bir de.

 

Kursaktaki iman hele, naimlerde mükâfatlandırılacak makamın ilk durağıymış. İlk gözesi… İman kursaklı; çok başkaymış, bambaşka… Bütünüyle yürek işiymiş. Sevda çiçeğiymiş iman… Seni dimdik tutan, imdadına yetişen, göğsüne ferah suları serpiştiren… Çilenin göbeğinde kıvranıp belini büken yıllara. Kızmıyorum, kırılmıyorum da kimseye ‘Yavrum! Allah’ın sevgilisi olmak çilenin dibine düşmektir çünkü’ dedirten iman zirvesiymiş…

 

Mertlerin meselesiymiş. Aynı lokma geçti diye boğazdan ses etmeyişmiş kursaktaki iman tesiri. Ukba âlemini sağlam bellemişlerin derdiymiş. Gönül gözüyle seyrettiren imanmış. Her hâle, O’ndan gelen her takdire memnuniyetle el sıkışmakmış iman kursaklı tavır… Daha ne bilinmeyenleri içine almakmış; ekmeğin helallisi, kursağın imanlısı…

 

Hülasa, hayat ağacının son şekilleri olan nenelerimizin dillerindeki o yadigârlara sımsıkı tutunmak, varlıklarına da kadirşinaslık göstermek tabii. Yüce Allah inşaALLAH hakikatin sırrına erebilmeyi, yaşamdaki bu belirgin naiflikle vesile kılmıştır bizleri… Zira “Helal Ekmekli İman Kursaklı” yaşayışların kesişmesiyle Kevserlerden fışkıran şefkatin izleri değecek bizlere… İnşaAllah… Ruhuna El Fatiha

 

ElifElif Dergisi – Sizden Gelenler / Nur Civirci

Categories:

Comments are closed