17
Her gece, yepyeni bir gündüze gebedir. Her şimşek, toprağa neşe verecek yağmurun habercisidir. Her yokuşun bir inişi, her gayretin bir sonucu olduğu gibi her zorluğun da mutlaka bir kolaylığı vardır.
Bu, hayat kanunumuzdur. Rabbimiz’in kullarına koyduğu bir kanundur. Sıkıntı çekmeden, hasretle yanmadan ve dert küpü olmadan felaha ulaşılamayacaktır. Hiç şüphesiz tek kurtuluşumuz ve en büyük bayramımız; cennettir. Dört yanı dertlerle çevrili dünyayı Allah’ın rızasına uygun yaşayıp ihya edenler için cennetten başka ödül ve karşılık olmayacaktır.
Rabbimiz dünyada erimeyip dimdik Hakk’ın yanında duranlara ahirette cenneti vaat ettiği gibi dünyada da her anını Allah’ın rızasına uygun yaşamaya çalışan, her güne Hakk’a bir adım daha yaklaşma umuduyla uyanan mü’minlerin önüne de bayramı koymuştur. Bayram, kulluk kalitesini arttırma, haramlara karşı helali müdafaa gayretinde olan içindir. Bu niyette ve bu düşüncede olan mü’min için de bayram, arınmadır. Kulluğa engel olan zincirleri kırma, kula kulluktan kurtulup yalnızca Allah’a kul olmaktır. Bayram kurtuluştur. İnsanın beynini ve yüreğini kemiren düşüncelerden sıyrılıp tereddütsüz bir imana kavuşmasıdır. Bayram, yaklaşmaktır. Şer’in her türlüsünden uzaklaşıp Allah’a yakın olmanın adıdır.
Görünüşte herkes için bir bayram vardır. Ancak asıl bayram, onu hak eden içindir. Kulluk mücadelesi veren o uğurda çile çekip dert küpü olan içindir. Hiçbir mücadelesi olmayan, dünyayı asıl yurt edinenler için bayram ne ifade edebilir ki? Onlar için bayram yalnızca şeker ve eğlenceden ibarettir. Ancak mü’min şekere kanmaz. Asıl buluşma yerine kadar bıkmadan ve usanmadan kulluğa devam eder. Resûlullah’ın bu husustaki şu hadisini asla unutmaz: ‘’Cennet nefse zor gelen şeylerle cehennem ise nefse hoş gelen arzularla çevrilidir.’’ Mü’min, bu hadisi hayatının her alanında önüne ölçü olarak koyar. Bilir ki çilesini çekmediği şey onun değildir. Şeytanın vesveselerine, nefsin tuzaklarına ve dünyanın aldatıcılığına kanmadan “Allah’ın Adamı” olarak yaşamaya çalışır.
Bayram iman eden herkes için kaçırılmaması gereken büyük bir fırsattır. Becerebilen için Allah’a dönüş ve yönelme günüdür. Günlerini, aylarını kısaca her anını Allah’ın rızasına uygun geçirmeye çalışan ve kötülüklerden sıyrılıp temiz bir kafayla Allah’ın dinine hizmet etme gayretinde olan için bayram; haktır, kazançtır.
Yürekten istemek ve bayramı hak etmek şarttır. Çünkü bayram, bir çabanın karşılığı ve bir gayretin sonucudur.
İbni Abbas radıyallahu anhumadan şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
“… Bayram gecesi olduğunda o gece “Ödül Gecesi” olarak adlandırılır. Bayram sabahı olunca da Allah Teâlâ, her yere meleklerini gönderir. Yeryüzüne inerler ve yollarda dururlar. Derler ki:
‘Ey Ümmeti Muhammet! Kerim olan Rabbe koşun. Bol veriyor, büyük günahları affediyor.’ Müslümanlar bayram namazını kılmak için çıktıklarında Allah meleklerine şöyle der:
‘İşçi işini bitirince ne hak eder?’
Melekler şöyle cevap verirler: ‘Ey İlahımız! Onun hak ettiği, ücretinin verilmesidir.’
Sonrasında Allah Teâlâ:
‘Kullarım! Benden dileyin. İzzetime ve celalime yemin olsun ki bugün benden ahiretiniz için ne dilerseniz onu vereceğim. Dünyanız için de ne isterseniz ona bakacağım. İzzetime yemin olsun, benden korktuğunuz sürece hatalarınızı örteceğim. İzzetime ve Celalime yemin olsun ki, sizi utandırmayacağım. Hak sahipleri arasında sizi mahcup etmeyeceğim. Mağfiret edilmiş olarak dağılın. Beni razı ettiniz.’ diye buyurur.” (Terğıb ve Terhib, 2/101)
Bu sebeple bayram sevinçtir, umut ve heyecandır. Allah ile kul arasındaki engellerin kalkmasıdır. Boş, sıkıntılı ve hüzünlü günlerden kurtulup aşkla cennete hazırlandığımız günlere geçiştir. Allah’ın af ve mağfiret deryasına dalıp kucaklayabildiğimizi kucaklamaktır. Cennetten bize düşen payı niyetlerimizle çoğaltmaktır. Dünyaya bizi cennete ulaştıracak bir köprü gözüyle bakmak ve o köprüyü sağlam kılmak için alın teriyle çalışmaktır.
Rabbimiz’in geçmişimizi bağışlamasıyla bugünümüz bayram oldu. Sevinç ve mutluluğumuz da bağışlanmamızın sonucunda doğdu. Biz de geçmişteki günlerimize bir daha dönmemeye karar vererek bugünümüzü ebedî bir bayrama dönüştürebiliriz. Burada başlar, cennette devam ederiz. (Nureddin Yıldız/ “Ramazan Risalesi” s.(74)) Nasıl dünya ahirete hazırlık beldemiz ise bayram da bizim en büyük ve ebedî bayramımız olan cennet için temizlenme günümüz olur.
Biz; mü’minliğimizden gelen farkla, geçmiş bir olayın anısına değil de geleceğimize ve cennetimize bayram ederiz. Biz; Bağışlanmamıza ve arınmamıza bayram ederiz. İslam’ın tekrardan devlet olacağı ve tüm kâinata hükmedeceği güne bayram ederiz. Ancak biz; tarihe gömülmüş ve asırlar içinde kaybolmuş anılara bayram etmeyiz. Yoksa takvimde belirlenmiş her tatil günü, şeker alıp güzel giyindiğimiz her gün de bizim bayramımız olmaz mıydı?
Her sene sonu karne alan çocukları düşünelim. Sene sonunda okula giden herkes karne alır. Ama yıl boyunca çalışıp gayret edenle bir sene boyunca yatan ve oyundan oyuna koşanın karnesi bir olur mu? Herkes hak ettiği karneyi alır. İşte bayram da aynı bu şekildedir. Tüm Müslümanların önüne bayram konmuştur ancak herkes hak ettiği bayramı karşısında bulacak, o bayrama göre kazanacak ya da kaybedecektir.
Mü’min akıllıdır. Önüne kocaman bir fırsat olarak konulan bayramı, cennetinin bileti olarak görür. Cennet biletini asla heba etmez.
Akıbetimizin habercisi bayramlarımızı heba edenlerden olmamak duasıyla…

Beyzanur Sevimli / ElifElif “Bayram, Eğlence ve Tatil Ahlakımız” Yaz Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed