45
Mekke’nin Fethi’nden sonra müşrik kabilelerin İslam’ı yok etmek adına saldırıları dinmemiş müşriklerle Müslümanlar arasında Huneyn Gazvesi yaşanmıştı. Bu gazve de yine Müslümanların başarısıyla sonuçlanmış ve çok büyük ganimetler elde edilmişti. Ganimetler mücahitler arasında paylaştırıldıktan sonra beşte birlik kısım “beytülmâle” ayrılıp oradan da Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem vasıtasıyla Mekke’nin Fethi’nden sonra Müslüman olup kalbi İslam’a ısındırılmak istenen “müellefe-i kulûb” arasında paylaştırılmıştı. Bu durum Ensar gençleri arasında bir takım dedikodulara sebep olmuş, ensar: “Allah Resûlü artık kendi kavmine kavuştu, henüz kılıçlarımızdan Kureyş kanı damlarken bizi bırakıp ganimeti onlara verdi. Savaş gibi zor işler olunca biz çağırılıyoruz, ganimet olunca başkaları!” şeklinde suizanda bulunmuştu.

 
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu durumdan haberdar olunca ensarı toplayıp: “Sizler yolunu şaşırmış müşriklerdiniz, Allah size benimle doğru yolu göstermedi mi? Tefrikaya düşüp, birbirinize düşman olmuştunuz; Allah benim hicretimle sizi kaynaştırmadı mı? Allah ben aranıza gelmemle sizi refaha ulaştırmadı mı?” diye sorduğunda ensar bütün minnetlerinin Allah Resûlü’ne olduğunu belirttiler. Bunun üzerine Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kureyşlilerin küfür ve şirk zamanına yakın oldukları için kalplerini İslam’a ısındırmak adına ganimetleri onlara verdiğini belirtti ve ensarın Resûlullah’la Medine’ye dönmesinin Allah katında Kureyşlilerin ganimetlerle dönmesinden daha hayırlı olduğuna yemin etti! Ensar gözyaşlarına boğulup: “Biz yalnız seninle dönmek isteriz ya Resûlullah.’ diye cevap vermişlerdi.

 
Bakıldığında Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin tek amacı müellefe-i kulûb için çok kıymetli olan dünya malından çokça vererek onların kalbini İslam’a ısındırmaktı. Üstelik ensarın hakkını da verdiği için herhangi bir haksızlık söz konusu bile değildi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ‘ben bir peygamberim nasıl böyle düşünülür’ demedi. O, sorunu cevapsız bırakmadığı gibi bu dedikoduya şahit olanlar da Resûlullah böyle bir şey yapmışsa muhakkak bir fazilet vardır, deyip durumu Resûlullah’a iletmişti. Aynı şekilde ensar gençleri de zanlarında ısrarcı olmamış, hatalarını anlayıp bağlılıklarını bir kez daha dile getirmişlerdi.

 
Onlar Sahabe-i Kiramdı! Radıyallahu anhum cemian. Resûlullah’ın karışında diklenmemiş, cahiliyedeki durumlarıyla Müslüman olduktan sonraki durumlarını karşılaştırıp Efendimiz’e sallallahu aleyhi ve sellem daha kuvvetle bağlanmışlardı.

Aysel Özsarı / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76

Categories:

Comments are closed