İnsan yürür, oturur, yer, içer; yaratılışının el verdiği pek çok işi yapar. Mü’min insan da aynı işleri yapar; o da yürür, oturur, yer, içer. Allah’ın ihsanı olan kabiliyetlerini kullanır ikisi de. İnsan ile mü’min insan arasında, insan olma bakımından fark yoktur elbette. Aynı organları kullanırlar, aynı nimetleri tüketirler, aynı çevrede yaşarlar. Dışarıdan izleyenler için sağ el ve sol el gibi durur ‘insan’ ile ‘mü’min insan.’ Gerçek ise öyle değildir. İnsanın ismine ilave edilen ‘mü’minlik’ vasfı, onu bambaşka yapar.

 
Mü’min insan, izi okunan insandır. Yürüdüğü yollar, onun varlığında da onun ardından da nereye gidileceğini gösterebilen izlerle doludur. Bastığı yere sağlam basar, kendisini mutlu edecek sonlara doğru yürür. Çilesinde bile lezzet bulunan yürüyüşleri yansıtır onun yürüyüşü.

 
Tebessümünden endişesine kadar, insan olarak üzerinde izlenen tavırları destan gibidir. Çilesini ve neşesini aynı kıvamda değerlendirebilirsin; yorulduğunu hissettirmez sana. Gecesinde gündüzünün hazırlığı olur, gündüzü de gecesini kovalar durur. Gözünün bakış açısı pek geniştir; öteleri görür, ileriye bakar. Rengârenk âlemde renk körü gibi bakmaz. Farklılıkları görür, farkı hisseder. Önünü ve önüne konanı görebilen daraltılmış alan, onun için zindandır. O ise hür yüreklidir, hür düşünür, hür bakar, hür yaşar. Nefsinin istekleri, çevresinin etkisi altında putlaşmış eşyayı aşar. Yarınları, öteler ötesinin hesaplandığı dünyaları planlar. Hayallere yön veren, hayalleri hayal ettiren ufuklar açar. Açtığı ufukta, kendisi ve kendisini izleyebilenler için derin âlemler vardır.

 
Konuşurken dilinden dökülenler, kelime kelime dünü ve yarını gösterir. Rabbinin razı olacağı sözlerle çevrilmiş bir alanda konuştuğu için göklerde ve yerde beğenilenler listesi gibidir sözleri. O, dün konuşmuştur; bugün ve yarın canlıdır konuştuğu şeyler. Eskimez, yitirilmez sözlerle dizilmiştir destanı. Üzmez, incitmez sözler duyulur ondan. Faninin eseri ama ebedîlik değeri taşıyan sözlerdir.

 
Allah’ın kulu olarak o, Allah’ın bütün nimetlerine taliptir. Her nimeti âdeta kendisi için özel yaratılmış bilir ve görür. Her nimeti, adresine özellikle gönderilmiş bildiği için de ondan istifade eder ama nimetin içinde eriyip gitmez; kendisini nimete nimet etmeden istifade eder ondan. İnsanın mükerremliğini, mü’minin farkını unutmaz hiçbir zaman.

 
Ona gelen nimet bir arkadaş olduğu zaman onu kıymetlendirir. Mü’min kardeşlerini ve aralarındaki kardeşliği muhteşem bir nimet olarak ihya eder. Kardeşleri ile kanatlanmış gibi bir hayat yaşar.

 
Teknoloji olduğunda nimetin adı, onu da alır ve nimet hazinesine koyar. İstifade eder, istifade ettirir. Üzerinde o nimetin etkisi görülür. Nimet tüketen insan olma düzeyinden farklı olarak, nimetleri yeni nimetlere dönüştüren yüksek bir bakışın sahibidir o.

 
Konuşurken, yazarken, yürürken ona nimet olarak ihsan edilen her şey onun elinde bir yeniliktir. Daha güzel konuşmasına, en iyiyi yazmasına, hedefli yürümesine yardım eder. Sabrını artırır, hızını çoğaltır, çevresini genişletir.

 
Okurken ve yazarken, dünü ve yarını okur o. Dünü okumuşun farklılığını yarına yansıtır. Yazısında dil kalitesi kadar göz zevki, kulak uyumu da vardır. Bugün okunur, yarın okunur onun yazısından. Ebedî değerleri yazdığı için ebedî kalıcı niteliktedir. Yazısı, sayfası, dergisi, başında onun adının bulunduğu her şey caziptir, kalıcıdır. Yazdığını ve konuştuğunu, onun mü’min kimliğini yansıttığı için dikkat ederek yazmıştır ve konuşmuştur. Onun eseri, hakkı üstün tutan yazıdır, sözdür. Fanilikten uzaktır, samimidir. Özdür, ciddidir.

 
Bugün yazılmıştır ama yarın da okunur. İzi vardır. O izi Allah görür, Resûlü görür, mü’minler görür, melekler görür. O iz, bugün görülür. Günlerin bittiği ve ebedî günün başladığı yerde de görülür. O gün o iz, yüz güldürür. O iz, sürüle sürüle cennete ulaştırır.

 
Arş’ın gölgesine talip mü’min gence, âdeta her sabah kalktığında bir melek: “Seni ve ardındakileri cennete kadar sürecek bir iz bırakmadan bugün yatağa girme sakın!” der. O da gününü bu heyecanla geçirir. Bir iz peşinde ve iz bırakarak yürür. Onun izini ise okuyanlar yazısında, dinleyenler sözünde, bakanlar gözünden yayılan heyecanında görürler.

 

Nureddin Yıldız / ElifElif “Dil ve Kültür” Bahar Sayısı (2017-1438)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54

Categories:

Comments are closed