17

 
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın ve birbirinizden ayrılmayın! Ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman iken kalplerinizin arasını uzlaştırdı da O’nun lütfu sayesinde kardeşler oldunuz ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da sizi oradan kurtardı. İşte bu şekilde Allah size mesajlarını açıklar ki doğruyu bulasınız.”

 
Arkadaşlık, dostluk ve kardeşlik…

 
Ne kadar da iç içe girmiş kavramlar. Nedense toplum olarak tam manasına vâkıf olmadan kullandığımız kavramlar gün geçtikçe artmakta. Hâlbuki ne kadar iç içe olsa da her biri birbirinden ayrı kavramlardır.

 
Arkadaşlık.

 
Sözlükte; birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren, bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri olarak bir anlam içermektedir. Ev arkadaşı, iş arkadaşı, sınıf arkadaşı vb.

 
Eski Türklerde, askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra bu sırt dayanan taşın ismi “arka-taş” iken arkadaş şeklinde yerleşmiş. Bugün de iletişim içinde olunan ve samimiyetine güvenilen kişilere verilen isimdir.

 
Arkadaşlık, her ne kadar sevgiyi içinde barındıran bir kavram olsa da arkadaşlıkta zorunlu bir beraberlik söz konusudur. Bu zorunluluk, kişinin kendini ortama salmasını beraberinde getirmemelidir çünkü mü’min, seçici insandır. Ortama ayak uyduran değil bulunduğu ortama rengini veren insandır.

 
Bir Müslüman hangi ortamda bulunursa bulunsun hangi kimliği taşıdığını asla unutmamalıdır. Bu sebeple sınırlarını kimliğinin belirlediği bir iletişim içerisine girilmelidir. Böylelikle sınır gözetilmeden kurulan arkadaşlığın olumsuz etkilenmeye mahal vermesi engellenmiş olacaktır.

 
Dostluk.

 
Sözlükte; sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı vb. anlamlara gelmektedir.

 
Dostluk, arkadaşlıktan daha öte bir kavramdır. Zorunlu beraberlikten öte sevgi üzerine kurulan ve devamlılığı olan bir beraberliktir.

 
Resûlullah aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Ruhlar sıralanmış asker toplulukları gibidirler. Ruhlar âleminde tanışıp anlaşanlar (dünyada) anlaşırlar. Buna karşılık ruhlar âleminde anlaşamayanlar dünyada da anlaşamazlar.”

 
Bu hadis-i şerif bize insanlar arasında kurulan bağda farklılık olabileceğini göstermektedir. Dostluk, herkesin aynı sevgi düzeyinde birbiriyle kurabileceği bir bağ değildir. Çünkü dostluk, insanların birbirlerinin elini değil kalbini tutmasıdır. Bu sebeple dostlar arasındaki iletişim rahatlatıcıdır.

 
Resûlullah aleyhisselam “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” diye buyurarak herkesle dost olunmaması gerektiğini bizlere bildirmiştir.

 
Mü’min, imanı gereği dost olarak mü’minleri seçmek zorundadır. Rabbimiz Kur’an’ında böyle buyurmaktadır ama dostluk, her ne kadar kişiye huzur veren bir bağ olsa da her şeyde olduğu gibi dostlukta da bir sınır söz konusudur.

 
Mü’minler olarak bizler, her kavramı olduğu gibi “dostluk” kavramını da Kur’an’ımızdan öğrenmekteyiz. Bunun için asıl dostluk, iman eksenli oluşturulan dostluktur. Sadece Allah için, hiçbir menfaat gözetmeden kurulan. Hani dostunu ziyarete giden birine yolda melek müjde getiriyordu ya, işte öyle bir dostluk bu. Ömer radıyallahu anhunun hatırına gelip sabah ona sarılabilmenin özlemiyle gözüne uyku girmediği. Sadece dostuna duyduğu özlemden dolayı, sadece ama sadece Allah için sevdiğine duyduğu hasret bu denli uykusuz bırakır Ömer radıyallahu anh gibi yiğitleri.

 
Evet, dostluk başka şey. İmandan kaynaklanan dostluk ise bambaşka bir şey. Aslında bu başkalığı “uhuvvet” kavramıyla ele alabiliriz.

 
Kardeşlik.

 
Sözlükte; yakın dost anlamına gelmektedir. Bu kavram her ne kadar aynı anne ve babadan dünyaya gelen kişiler anlamını taşısa da kardeşlik; bu kadar kısıtlı bir şekilde ele alınan bir kavram değildir.

 
“Mü’minler sadece kardeştirler; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumlu davranın ki, O’nun merhametine mazhar olasınız.”

 
Kardeşlik; bütün mü’minleri kuşatan bir kavramdır. Sevgi nimetinin Rabbimiz’in lütfu olmasının derinden hissedildiği , cemaat ruhunun yaşandığı, paylaşma ve birlikteliğin huzuruna kavuşulduğu… Resûlullah aleyhisselam Efendimiz’in hadis-i şerifte buyurduğu gibi “bir binanın tuğları gibi…” olunan bir kardeşlik.

 
Rabbimiz, birbirini Allah için seven kullara, Arş’ın gölgesini vaat etmiştir. Böyle bir hedefi olan kardeşlik insanı hem dünyada hem de ahirette nasıl huzura kavuşturmasın ki!

 
Bütün dünyayı kuşatan kardeşlik anlayışıyla kurduğumuz ilişkilerde dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır. İmam Gazali rahmetullahi aleyhe göre iletişim kurduğumuz insanlarda şu dört hususa dikkat edilmesi gerekmektedir: Akıllı olması, güzel ahlaklı olması, günah içinde bir hayat sürmemesi, Sünnet’e bağlı olması ve dünyaya aşırı bağlı olmaması. Bu hususlara dikkat edilerek kurulan ilişkiler kişiyi gerçek kardeşliğe ulaştırır.

 
Mekke’den Medine’ye hicretten sonra ilk kurulan tesis “kardeşlik”tir. Bu da gösteriyor ki insan, tek başına değil toplumla iç içe yaşayan bir varlıktır.

 
Mü’min, toplumda saygı duyulan bir kişiliğe sahiptir. Kimliğini de toplumun değerlerinden değil dininden almaktadır.

 
Mü’min, kendisinden emin olunan bir kimliğe sahiptir. Hem kendisine hem de çevresine karşı dürüsttür.

 
Müslüman’ın “emin” sıfatını haiz olması çevresiyle iletişiminde çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü emin olmak Müslümanlığın yanı sıra insanlığın da taşıdığı özelliklerdendir. Peygamber aleyhisselam Efendimiz’in peygamber olmadan önce bu sıfatı taşıması bu gerçeğe işaret etmektedir.

 
İletişimi etkileyen bir başka husus; samimiyettir. Samimiyet, aslında karşındakinden emin olmanın sonucunu gösterir. İki kardeşin hiçbir art niyet taşımadan kurduğu ilişki, sağlam temeller üzerine kurulmuş demektir. Aksi bir kardeşliğin “kardeşlik” kavramının içini doldurduğunu düşünmek de pek mümkün değildir.

 
Samimi olan zandan kaçınır, kardeşinin kusurlarını araştırmaz çünkü kendisini ilgilendirmeyen işlerle uğraşmamayı Müslüman’ın güzelliğinin göstergesi olduğunu bilir, kusurlarını bilse de ona karşı kırıcı bir üslup kullanmaz. Sırrın emanet olduğunun bilinciyle hareket ettiği için çok iyi bir sırdaştır, Dilin afetlerinden kaçınır, onunla şaka dahi olsa alay etmez çünkü “kişiyi cehenneme en çok sürükleyen unsur” olarak “dile” işaret eden nebevi uyarının bilinciyle yaşar.

 
Yumuşak konuşur, kaba sözden kaçınır; ona hoşlanmayacağı tarzda hitap etmez, yaralayıcı tenkit etmez. Merhametlidir, affedicidir; aslında affetmenin “erhamurrahimin” olan Rabbimiz’e ait olduğunun şuurundadır. Ne olursa olsun geçinir ve geçinilir olmak onun şiarıdır. Karşısındakine güler yüzün sadaka olduğunun farkındalığıyla davranır.

 
Kardeşlik, birbirini Allah için sevmektir. Öyle bir sevgi ki bu kendisi için istediğini kardeşi için de isteyecek düzeyde bir sevgi. İsâr düzeyi. Eğer sıkıntısını giderirse ahirette muhakkak kendisinin de sıkıntısının giderileceğine iman ederek derdini derdi görmek. Böyle bir beraberlik, yaprakların suyun üzerinde yüzdüğü gibi temelsiz olur mu hiç! Sağlam temellere dayanan, iman eksenli bir sevgi.

 

İmandan kaynaklanan sevgi, ölçüsünü de şüphesiz ondan alacaktır. Kardeşin kardeşine sevdiğini söylemesi ne kadar önemliyse sevgisinde aşırıya gitmemesi de o kadar önemlidir.

 

 
Hiçbir şey sınırsız değildir. Kardeş dahi olsa iletişimdeki sınırsızlık fıtrata aykırı bir düzeydir. Çünkü hiç kimse masum değildir. Rabbimiz bizi hata yapmaya meyilli olarak yaratmıştır. Bizim de böyle olmamıza rağmen karşımızdan hatasızlığı beklemek aradaki iletişime zarar verecektir. Karşımızdakinin de insan olduğunu unutmamak, gerektiğinde bazı hatalarını görmezden gelmek, yeri geldiğinde de uygun bir dille uyarmak aradaki bağın devamlılığı için önemli bir husustur.

 
Kardeşlik, bütün kuralları ortadan kaldıran bir kavram değildir. Günümüzde yaşanan birçok olaya baktığımızda insanların birbirlerini nasıl yıprattığına şahit olmaktayız. “Sen benim kardeşimsin.”diye oluşturulan ortaklıklar ve yapılan ticaretler sonunda ayrılıklara sebep olmaktadır. Çünkü atılması gereken imzalar, tutulması gereken hesaplar “kardeşlik” adına arka plana atılmaktadır. Bu da sonuç olarak aradaki iletişime zarar vermektedir.

 
Rabbimiz, bizi bizden daha iyi tanımaktadır şüphesiz. Ne olursa olsun Rabbimiz bizden hangi çizgi üzerinde yol almamızı istiyorsa o şekilde hareket etmeliyiz. Kardeşlik var, ayrılık yok; sevgi var, aşırılık yok; tatlı dil var, boş konuşmak yok; hüsnü zan var, su-i zan yok; şakalaşmak var, kırıcı olmak yok; ölçü var, kuralsızlık yok; hoşgörü var, taviz yok…

 
İnsanız, aciziz. Sünnetullah ekseninde yaşamaya çalışıyoruz. İnsanlarla iç içeyiz. Sineye çekilmiş yapıya sahip bir ümmet değiliz, çünkü biz, insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetiz. Kardeşlik bağımız okyanusları aşıp tüm insanlığı kuşatmakta çünkü biz, Ümmeti Muhammed’iz.

 
Kardeşlik, çok büyük bir nimettir. Bu nimetin de şükrü kadar devamlılığı için sabra da ihtiyaç vardır. İhlâs ve niyetle başlayan kardeşlik bağı ancak samimi fedakârlıklarla sürdürülebilmektedir. Bu devamlılığı sağlamak kimi zaman elde kor taşımak kadar zor olsa da Rahman’ın şükreden bir kulu olarak bu nimete sahip çıkmalıyız. Allah için sevmek, iman bağlarının en güçlüsüdür.

 
“İmanın en güçlü halkası Allah yolunda bağlılık ve Allah yolunda düşmanlık; Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”

 

Vildan Kırbaç / ElifElif “İletişimdeki Hedeflerimiz ve Engellerimiz” Sonbahar Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed