En büyük çöllerde, en ıssız ormanlarda, en kalabalık diyarlarda bir anda sert bir rüzgâr esmeye başladı. İşe giden de hayvanını otlatan da markete koşturan çocuk da bir anlığına gökyüzüne başını çevirip aniden değişen havaya odaklandı ama kimse düzgün bir cevap bulamıyordu bu değişime ve içten içe de herkeste bir ürperti oluşturmuştu bu durum.

 
Hızla gökyüzünü kaplayan bulut ve hızını arttıran rüzgâr, hiç de hayra alamet durmuyordu. Azar azar başlayan yağmur da eklenince manzara tamamlandı. Kimi şapkasını başına geçirip adımlarını hızlandırdı, kimi çantasında ihtiyaten bulundurduğu şemsiyesine uzandı, kimi de eline az önce aldığı gazeteyi başına siper etti ve o gazetedeki manşet; şiddetlenen yağmurdan da durmayan rüzgârdan da daha ürperticiydi:

 
“Kudüs’te ezan yasağı!”

 
***

 
Göğsü hızla inip kalkıyor, gözleri ileride bir noktaya odaklanmış, adımları hızlı ve elleri yumruk hâlinde ahalinin garipseyici bakışlarına aldırmadan Medine sokaklarında ilerliyordu genç adam. Bazısı “Vardır bir bildiği.” deyip işine geri dönüyor, kimisi “Ömer bu, kim bilir ne düşünüyor yine?” diyerek yorumluyor, kimisi de ilgilenmeden geçip gidiyordu. Hâlbuki Ömer radıyallahu anh, kalbinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme ait çok önemli bir mesaj taşıyordu. Kalbi, dün rüyasında şahit olduklarıyla dolup dolup taşıyordu. Hatırladıkça heyecanı artıyor, adımlarını hızlandırıyordu.

 
Ashabın en küçüğünden en büyüğüne kadar herkes o gün mescitte toplanıp halka halinde oturmuşlardı. Başlarındaysa Resûlullah aleyhisselam onlarla istişare ediyor, her birinin fikrini almak ve Ümmet için en iyi kararı vermek istiyordu. Bazen sessizleşiyor ve elini çenesine koyarak düşünüyordu. Bu sefer her sahabenin cevabını aradığı soru; mü’minlerin namaz vakitlerine nasıl çağırılacağıydı.
İçlerinden biri, çan çalmayı önerdi ancak bir Müslüman’ın herhangi bir konuda başka dine mensup birine benzemesi söz konusu olamazdı. Bu yüzden önerisi geri çevrildi. Bir başkası, Yahudi borusunu önerdiyse de bu da aynı sebepten ötürü kabul edilmedi. Aranılan öyle bir şeydi ki o başladı mı her kulak dikkat kesilecek, kalpler asıl olana dönecekti.

 
Ashab-ı kiram mescitten ayrılırken içlerinden ikisi vardı ki gece rüyalarında bildirilecekleri haberden habersiz, düşünceli bir şekilde evlerine dönüyorlardı. Önemliydi çünkü âlemlere rahmet gönderilen istemişti onlardan. Önemliydi çünkü Ümmet’i ilgilendiren ve sura üflenene kadar devam edecek olan bir çağrıydı bu.

 
***

 
Ömer bin Hattab radıyallahu anh, mescide girip Resûlullah aleyhisselama “Müjde ya Resûlullah! Dün gece rüyamda bana istediğin gösterildi…” demeye hazırlanırken Medine’de gür, kuvvetli bir ses yankılanmaya başladı.
1400 yıl öncesinde, Medine’de, bir taşın üzerinde Bilal-i Habeşi öncülüğünde…

 
“Allahuekber! Allahuekber!
Allahuekber! Allahuekber!”

 
Yağmur dinmiş, rüzgâr başka diyarlara gitmiş, insanlar sakinlemişti. Her kulakta aynı ses… En derin mağaralarda, en büyük çöllerde, en yeşil bahçelerde, uzay boşluğuna kadar aynı sesleniş.

 
“Eşhedü en lâilâheillallah
Eşhedü en lâilâheillallah”

 
Ashap ve önlerinde Resûlullah aleyhisselam kutlu çağrıyı hissetti teker teker. Arkalarında kutlu iki nesil ve yıllar sonra gelecek olan Hamzalar, Mesudlar, Ömerler…

 
“Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah”

 
Arkalarına bakmadan mescitlere koştu mü’minler. Saf saf, omuz omuza dizildiler. Her renkten, her ırktan Müslüman’ı topladı bu çağrı.

 
“Hayye ales-salâh
Hayye ales-salâh”

 
Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları devirdi derken insanoğlu odak noktasını kaybetti. Zulüm, diriliş çağrısını kesmek istedi. Yasaklarla ve kanunlarla barikatlar kuruldu. Bilmedikleri şey şuydu ki; Allah istemedikçe tüm dünya toplansa onu susturamazdı. İnananların kulaklarından silemezlerdi ezanı.

 
“Hayye alel-felâh
Hayye alel-felâh”
Haydi dirilişe…
Haydi, bir olmaya…
Haydi, ezanımız için
Kudüsümüz için
Ayağa kalkmaya!
“Allahuekber!
Allahuekber!”

 
Ömer radıyalluhu anhın yüzünde bir gülümseme belirdi. Mescide koşan Medineli Müslümanlar, heyecanla Bilal-i Habeşî’yi dinliyorlardı. Müslümanların ilk ezanıydı okunan.

 
“Lâilâheillallah”

 
İslamımız’ın sesli bayrağı olan ezanlarımızı da Allah dilemedikçe kimsenin susturmaya gücü yetmeyecektir!

 

ElifElif Dergisi Yazı Atölyesi / Asiye Asude Komut

Categories:

Comments are closed