18
“İnsanlığımız Müslümanlığımızdandır.”

 
İnsanız, Müslümanız. İnsanlığımızla orantılıdır Müslümanlığımız. İnsanlıkta düşük olan, Müslümanlıkta mükemmel olamaz. Meleklere değil insanlığa gönderilmiş ve insan peygamberi olan dinin adamları olma yolundayız. Standart olan da O aleyhisselam ve ashabıdır. Örnekliğini ne kadar kendimize uyarlarsak o kadar hızlı ilerleriz yolunda. Zira muhabbetten maksat, tâbi olmak; hayranlıktan meram, takip etmektir. Bunu sağlayamayan kuru laftan ibarettir.

 
Masum ve Sidret’ül-Münteha görmüş olan Efendimiz aleyhisselam, tek örnekliğimizdir. O’nun getirdikleri tek hakikatimizdir, kültürümüz de o kültürdendir. Sevincinde de hüznünde de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi olan Sünnet’e ehildir, Ehl-i Sünnet odur.

 
Müslümanlığımıza ince bir ayar getiren Efendimiz aleyhisselam bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: “Mü’min başkalarıyla iyi geçinen ve kendisiyle de iyi geçinilen kimsedir. Başkalarıyla iyi geçinmeyen ve kendisiyle de iyi geçinilemeyen kimsede hayır yoktur.” Hem kendisi geçimli olacak hem de onunla geçinilebilir bir insan olacak. Hem sevecek hem de sevilecek. “Böyle olmayanda hayır yoktur.” diyen Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme itiraz edecek bir sözümüz olamaz. Ne zamanın kötü olması ne insanların hayırsız olması ne de ahir zamanda oluşumuz bizim bahanemiz olamayacaktır.

 
O ki, yirmi üç senede çocuk katillerinden insanlığa umut olmuş abide şahsiyetler yetiştirmişken ve bunu kanı, canı, damarı olan bir insan olarak yapmışken bizim herhangi bir mazerete sığınmamız geçerli olmayacaktır. Bir çocuk kalbi kadar şefkatli ve merhametli olan yumuşak yüreği ile bu sonuca ulaştığını Rabbimiz haber veriyor: “Eğer sert ve katı yürekli olsaydın etrafından herkes dağılırdı.” buyuruyor.

 
İnsan sinirlenir, ağlar ve yorulur. Bunlar insan olmanın doğal gereğidir ancak Müslüman’ın ateşini Sünnet söndürür, sigortası atmaz, fren sistemi devrededir. Şimdiye kadar “canım cicim” dediğine bir tartışma ile “Canın çıksın.” demez. Dengelidir Müslüman, sevgide de öfkede de. Tartıştığında ileri götürmez, geçmişi karıştırmaz. Tartışmayı derinleştirmenin Müslüman ahlakı olmadığını bilir. “Sen bana düğünümde de istediğim gelinliği giydirmemiştin zaten.”, “Sen de geçen sene bana şöyle demiştin zaten.”li cümleler münafıklıktan izler taşımak demektir; çünkü öyle haber verdi Efendimiz aleyhisselam.

 
“Canım o peygamber, biz O’nun gibi yapamayız.” demek de bir çıkar yol değildir. Hâşâ O, “Peygamber olmak isteyen böyle olacak.” demek için gelmedi; O’nun gibi olmak isteyenlere yol göstermek için geldi. Hoca isen, müdür isen, vakıf yönetiyorsan, iki kişiden sorumlu isen O’nun gibi yumuşak olacaksın, merhametli olacaksın. Kızmayacaksın, mütevazı olacaksın.

 
“Hep mi biz ezileceğiz?” demeyeceksin. Fedakârlık ve feragat senin soy ismin gibi olacak. Öyle ki gerektiğinde üç kişi mahzun olmasın diye en büyük emelinden geçeceksin, velev bu arzun şehitlik olsun… Öyle yapmadı mı Efendimiz? “Ben her meydana çıkmak istiyorum, şehitlik de en büyük arzum ama ben sefere gidince gelmek isteyip gelemeyen ashabım olacak, üzülecekler. Onun için geri duruyorum.” diyen bir peygamberin ümmeti isen kendi nefsinden vazgeçmeyi bileceksin sen de.

 
Esen, gürleyen, yanından geçti mi öğrencileri tir tir titreten, otoriter olma sevdasına Allah’ın selamını vermeye erinen hoca; Muhammed aleyhisselam terbiyesi görmüş bir hoca değildir. Bu kaba saba tavırlarla etrafında iki kişi bile toplayamazsın. Zamane gençlerine de suç atmak kurtarmaz seni; neden bu kadar itici ve ürkütücüsün, onu düşün. Yine de tek iyi sen kalmışsan eğer büyüt bu filizi o zaman.

 
Biz kusur arama ve kabahat sayma ümmeti değiliz, iyiliği yaymaya geldik. İnsanlığın hayrı için çıkarılmış ümmet, bu iyiliği tartışarak ve kalp kırarak değil yumuşaklık, hilm ve vakar ile yapacaktır.

Fadime Altun / ElifElif “İletişimdeki Hedeflerimiz ve Engellerimiz” Sonbahar Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Comments are closed