44
Bir bataklık, öyle bir bataklık ki içinde her türlü pisliği barındırıyordu. Bir ayağını soktuğunda sonra diğer ayağını, sonra bütün bedenini içine çekmesi mümkündü. Düştüğün takdirde sıtmaya yakalanma olasılığın ise çok yüksekti. İşte, düşeceğin bu bataklık; inançsızlıktan başka bir şey değildi ey nefis! İçinde fıtrata aykırı pek çok düşünceyi barındırıyordu. Sende bir ayak kayması görmeyiversin hemen yakalamak istiyordu. Kaptırdıysan bir ayağını artık, bedenini tamamıyla kaptırman da mümkündü ki yakalamıştı da bir gün. Can evinden vurmuştu seni. Artık yavaş yavaş çekiyordu seni içine… Geri dönüş mümkün müydü? Kurtarabilir miydin artık kendini? Neden kurtaramayasın ki yeter ki kurtulmak iste; olmazlar bile oluverir Allah’ın izniyle. Ya bir kurtarıcı vesile olabilirdi ya da kendin çıkabilirdin bu bataklıktan. Anlayabilseydin buranın bataklık olduğunu, çabucak çıkıverirdin de sana bataklık olarak görünmüyordu ki orası. Maalesef gerçeği görmen de zorlaşıyordu artık. Bataklıkta özgür olunur muydu ki? Sen kendince özgür olduğunu iddia ediyordun ama farklıydı özgürlük tanımlarımız…

 
Seni bu ‘Yüce Güç’ü reddetmeye iten şey neydi ki ey nefis? Nasıl bu safsatalara kaptırmıştın kendini? Nasıl Darwinist, Deist, Ateist bir kafa taşıyabilirdin? Fıtrattan nasıl bu kadar uzaklaşabilirdin ki? Kendince mantıklı açıklamaların(!) vardı biliyorum. Ama biliyorum ki sana bunları söyleten şey kalbin değil, aklındı. Aklını put edindiğin için; Hümanist bir anlayışla dünyaya baktığın içindi bütün bu başkaldırışların. Oysaki aklın, kalbî boyut devreye girmeden imanın lezzetine varması mümkün değildi. Zira akıl, mantıksal çıkarımlarda bulunur, soyutlamalar yapar ve belli öncüllerden belli sonuçlara ulaşırdı. Akıl üstü hakikatleri ancak kalp ile idrak edebilirdin.

 
Bu yolu tercih etmenin en baştaki sebebi belki de inanç sahibi olmanın özgürlüğünü engelleyeceğini düşünmendi. Ne de olsa uykunu bölüp namaz kılacaktın, malından paylaşman gerekecekti, cihat etmen gerekecekti sevdiklerinden ayrılıp… Bunlar özgürlüğünü kısıtlayan şeylerdi(!). Neydi ki özgürlük sence ey nefis? İstediğin şeyi, istediğin zamanda, istediğin mekânda yapmak veya yapmamak mıydı özgürlük? Hayır, değildi elbette. Özgürlük; Allah’ın seni yarattığı fıtrata göre hareket etmendi aslında. Ancak O’nun istediklerini yaptığında özgür olabilirdin. Doğduğunda sana kodlamıştı bütün bu özellikleri Rabb’in; adına fıtrat diyerek. ‘Her doğanın İslam fıtratı üzerine doğduğunu’ söylemişti Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem. Aslında sen hazırdın inanmaya çünkü fıtratına bu konulmuştu. Ama keşke uzaklaşmasaydın fıtratından. Uzaklaşmasaydın anlayacaktın özgürlüğün anlamını. Ya da seni sevgisinden mahrum bırakan, hor gören ailendi belki seni inançsızlığa sürükleyen. Onlardan göremediğin sevgi sonucu önce onlara başkaldırmıştın sonra da -senin tabirinle- sana bunu layık gören(!) Allah’a.

Fatma Betül Palaz/ ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76

Categories:

Comments are closed