46

Zaman Rabbimiz’in yemin ettiklerindendir. İncir, zeytin, Tur Dağı’na yemin ettiği gibi asr -ikindi vakti- ve duha -kuşluk vaktine- de yemin etmiştir. Bilindiği gibi yemin kıymetli olan şeyler üzerine yapılır. Üstad Necip Fazıl zamanı ne de güzel tarif etmiştir: “Zaman, Allah’ın eşya ve madde üzerine attığı ağdır. Bir balık ağı sanki… İçinde olmayan hiçbir şey yok. Her şey o ağın içinde, o ağın muhtevası…”

 
İçinde her şeyin olduğu bir gerçektir zaman. Doğum, ölüm, hastalık, neşe her şey zamanın en kısa hâli dediğimiz “an”da yaşanır. Istıraplı insan için geçmez iken dakikalar, mutlu saatler hiç bitmesin isteriz. Zamana işaret eden Rabbimiz, buluşma gününde bir nimet olarak verdiği saatleri, dakikaları nasıl ve nerede kullandığımızı bizden soracaktır. Çünkü ahiret gününde dünyada vaktini boşa geçirenlerin tek isteği “tekrar dünyaya gönderilip kulluk etmek için “zaman” istemek” olacaktır. Pişmanlıklar ek zaman istenerek telafi edilmeye çalışılacak fakat artık saat işlemez olacak, yalvarışlar fayda vermeyecektir. Pişmanlığın fayda vermediği günden önce bugün, şimdi, an bu an diyerek Rabbimiz’in ayetlerine kulak verip kalplerimize nakşetmeliyiz.

 

 

Müslüman saati…
“Artık fecri yalnız kümeslerimizdeki dargın ve mağrur horozlara bıraktık.” diyor Ahmet Haşim. Bugün biz bu yakınmaları yaparken horozlar yerine teknolojik aletler demeliyiz. Teknolojik aletler bizi uyandırma görevini üstlenmiş durumda. İşin trajikomik kısmı bir yana Müslümanlar olarak biz, zamanı Rabbimiz tarafından planlanmış insanlarız. Beş vakit namazla günü beşe böleriz. Senenin belli günleri oruç vardır programımızda. Ömür planımızda hac vardır. Kurban takvimimiz bellidir. Randevularda parolamız “… namazından önce , ….namazından sonra “ dır. Biz güneşe göre yaşayan insanlarız. Müslüman saati güneşle yatıp güneşle kalkmaktır. Bizim programımız bellidir. Sabah namazıyla başladığımız günü yatsı namazıyla bitiririz. Teknolojik gelişmeler nasıl ki ibadetlerimizi değiştirmiyorsa nasıl ki dinimizi tıpkı Resûlullah sallahu aleyhi ve selemin yaşadığı gibi yaşamaya çalışıyorsak elektriğin icat edilmesi de gecelerimizi gündüzlerimize karıştırmamalı.

 
Hayatta amacı olmayan insan evin ardiyesinde çürümeye yüz tutmuş bir eşya gibidir. Ne kadar kabiliyetli olursa olsun işe yaramıyorsa varlığı bir şey ifade etmez. Bizim yeteneklerimiz, amacımız varsa bir ürün ortaya çıkarabiliriz. Mesela; anne çocuklarına yemek yedirirken bile bir amaca sahiptir. Müslüman hedefi olan insandır. Hedefimizde samimi olup olmadığımız planımızdan görülebilir. Dersini önemsemeyip çalışması gereken vakti filan yerde veya filan işte harcayan öğrenci başarı hedefi olduğunu iddia edemez. İyi bir zaman planlaması insanı hedefine ulaştırır. Ölçüsüne dikkat edilmeden yapılan yemek fazlaca yapılıp yenmediğinde zayi oluyorsa zamanı iyi kullanamadığımızda da hayattan geriye pişmanlıklar kalır. Ekmek israfından çok daha fazla vakit israfından korkmalıyız. Çünkü geçen zaman asla geri getirilemez bir nimettir.

 
Hayatı yönetenler ve hayatın kendilerini yönettikleri…
Hedefimizi belirledik… Bununla iş bitmiyor. Hatta burada başlıyor asıl mesai. Planlanmamış iş istenilen verimi elde etmemize engel olacaktır. Mesela; bir kitabı okuyup bitirmemiz gerekiyor ama ne kadar sürede nasıl okuyacağımızın planını oluşturmamışız. Çalan her kapı, çağırıldığımız her davet bizim kitabı bitirme ya da onu anlama süremizi uzatacaktır. Eğer kitap bir amaç üzere okunuyorsa amaç da hâsıl olmayacaktır. Bunun sebebi de planımızın olmayışıdır. Bir kitabı okurken ne kadar sürede ve nasıl okunacağı tespit edilmelidir ki meyve versin. Aksi hâlde hayatı yöneten değil hayatın oradan oraya savurduğu bir insan olarak yaşarız. Hayatımıza yön vermemiz planlı yaşamamızla alakalıdır. Peki, plan sadece bir öğrenci, bir akademisyen, bir bürokrat için mi gereklidir? Elbette hayır! Plan, yaptığı işin meyvesini güzel bir şekilde almak isteyen herkes için gereklidir. Bu en basit ev işi de olabilir en üst düzey bir yönetim işi de olabilir. Zaman planlaması bizim hayatın her safhasında var olmamızı sağlar. Dengeli insan olmamızı sağlar. Rabbimiz Kur’an’ı Kerim’de bu dengeyi ve zaman planlamasını çok güzel anlatıyor.

 
“ O hâlde boş kaldığında yine kalk yorul! Ve ancak Rabbin’den ümit et, hep O’na doğrul! “ (İnşirah Suresi, 7- 8)
Bir işi bitirip diğer işe koyulmak planlı mü’minin işidir. Bu şekilde Müslüman ailesi, işi, okulu, çevresi arasında sıkışıp kalmaz. Zamanı iyi yönetebilen planlı mü’min ibadetlerini ve işini de en iyi şekilde yapmaya ailesi ile güzel vakitler geçirmeye, kitap okumaya, akraba ziyaretine, gezilere vs… daha birçok şeye vakit bulabilir. Vaktim yok bahanesi plansız yaşamanın getirdiği bir sonuçtur. Bizim büyük âlimlerimizin kısacık ömre büyük büyük ameller sığdırmaları vakitlerini en iyi şekilde kullanmalarındandır.

 
Zamanı iyi değerlendirebilmek için:
Ömür planlaması,
İşlerin planlı bir şekilde yapılması (sıraya konması),
İstikrar (sabır- sebat – devamlılık),
Uyku düzeni,
Arkadaş seçiminin iyi yapılması gerekir.
Bunun dışında bazı etkenler de zaman kaybımıza neden olur. Gereksiz telefon görüşmeleri, bir işe gereğinden fazla zaman ayırmak, işleri ertelemek, karar verememek gibi nedenler de vakit kaybını beraberinde getirir. Bir saatte yapılacak bir iş araya giren gereksiz bir telefon görüşmesinden dolayı bir buçuk saate uzayabilir ve bizim günlük işlerimiz altından kalkamadığımız bir yığın hâline gelebilir.

 
Önce sorumluluklar planı…
İyi bir zaman planlaması için sıralama şu şekilde yapılabilir:

Hediye Şen/ ElifElif “Bayram, Eğlence ve Tatil Ahlakımız” Yaz Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed