35
Vasat Ümmet’iz

 
Müslüman olmak; hayatı denge üzerinde yaşamanın adıdır. Rabbimiz, bizi bu kıvamda yaratmış, bizden bu seviyeyi korumamızı istemiş ve Ümmet olarak da bizi vasat sıfatı ile tanıtmıştır. Başta Peygamber aleyhisselam Efendimiz olmak üzere bütün mü’minler, bu Ümmet’in niteliğine uygun bir yaşam tarzını benimsemek ve pratiğini gerçekleştirmek durumundadır. Denge ümmeti olmak bunu gerektirmektedir.

 
Vasat ümmet olmak, ibadet, muamelat, yemek, içmek ve benzeri hâllerde lüzumlu olduğu kadar ahlak, sevgi, saygı ve merhamet gibi soyut kavramalarda da kendini göstermelidir. Yeme ve içmede bize bir ölçü gösteren Rehberimiz, severken de düşmanlık ederken de mu’tedil olmayı tavsiye etmiştir.

 

Sevgiye Kur’an Ayarı

 
Kur’anımız, Allah’tan başka olan hiçbir şeyi O’nun önüne geçirmememiz gerektiğini bizleri uyararak haber verdiğinde çocuklarımızı, eşlerimizi bile severken bir sınırın olduğunu bildirmektedir. Dünya’nın en sevimli nimetlerinden biri olan yavrularımızı severken dahi orta yolu tutmamız, Ümmeti Muhammed’den olduğumuzun en büyük belgelerindendir.

 
Sevmek de bir denge işidir. Sevginin de bir ahlakı vardır. Ölesiye sevmek Müslümanca değildir. Sevgisiz bir hayat da kabul edilebilir değildir. Allah’tan daha fazla sevilebilecek bir insan yoktur bu dünyada. Uğruna can feda edilebilecek de yoktur. Can, yalnız Allah için verilir. Allah sevgisinin üzerine çıkmış her duygu ve amel ahlaksız bir sevginin ürünüdür. Biz, Müslüman olarak çocuklarımızı da eşlerimizi de dengeli severiz.

 
Merhamet Dengesi

 
Merhametimiz de saygımız da vasattır. Hürmet edeceğiz derken tapmak olarak nitelendirilebilecek bir hataya düşmeyiz. Putlaştırırız korkusundan dolayı saygıdan da kaçınmayız. Merhamet de ederiz. Rabbimiz, er-Rahîm’dir çünkü. O’nun kulları olan bizlerin merhametsiz olması düşünülemez. Ancak çocuğumuza, eşimize ya da dostumuza acıdığımız için, sabah namazını kazaya bırakma pahasına uykusundan kaldırmama hatasını da yapmayız. Her işimiz, denge üzerine kuruludur. Orta yolun yolcularıyız. Ahlakımız da eğitimiz de vasat ümmet olmanın muktezasıyla tezahür etmelidir.

 
Merhametsiz Sevgi

 
Özellikle sevgi konusunda, daha da özelde aile içi sevgide büyük bir imtihan içindeyiz. Bilhassa çocuklarımız aşırı sevgimizin kurbanı hâline gelmiştir. Neredeyse çocuklarımız, severken sonlarını hazırladığımız irade yoksunu, muayyen yerlerin ve zamanların dekoru, süs ürünleri noktasında duran vitrinlere verilen isim olacak. Bu, severken merhametin bittiği noktanın adıdır.

 
Merhametsiz sevgi, doğal olmayan çocuğun ve insanlığın ortaya çıkma sebebidir. Sahte merhamet kılıfı ile verilmiş sevgi, büyüyüp hayatın içine girecek çocuğun düşmandır. O anki hâlini düşünerek on yıl sonrasındaki Ümmet’in çocuğunu hayal etmeden verilen sevgi hatalıdır. Uygulamada sistemi bozar. Merhametsiz sevgi budur. İki yaşındaki gereksiz ve yanlış merhametin, yirmi iki yaşında olmasına rağmen adam olamamış çocukları oluşturduğu unutulmaması gerekir.

 
Çocuğumuzu Seviyorsak…

 
Kendi yatağından başka bir yerde yatamayan çocuk istemiyorsak rahat etmese bile onu koltuk üstünde ya da sert bir zeminde yatırmalıyız. Bunu da merhametsizlik olarak görmemeliyiz. Hatta tam aksine gerçek sevginin gereği bunu yapmak zorundayız.
En çok kızartma seviyor diye her gün patates kızartmak sevmenin göstergesi değildir. Merhametsiz bir sevgi olur bunu yapmak. Bu sevgiden dolayı, kızartma bulamazsa aç kalmayı göze alan bir çocuk yetiştirmek anlamına gelir ki tam bir faciadır. İşte acırken acınacak hâlimiz ve çocuğumuz…

 
On sekiz yaşında bir Bebek!

 
Merhametsiz sevginin bir başka çeşidi de düşen çocuğun yanına gidip ona sanki kalbinden yara almış muamelesi yapmaktır. Düşen kalkmasını da bilmelidir. Evet, hiçbir şey olmamış gibi davranmak da doğru olmayabilir. Ancak acısa da kanasa da hayatın bundan ibaret olduğunu da anlatabilmek o çocuğa olan sevginin sonucu olmalıdır. Aksi takdirde, her düştüğünde ambulans bekleyen zavallı bir bebek olur on sekiz yaşına gelse de.

 
Sevginin Gerçeği

 
Sevgiye de bir ahlak düzeyi getirmek zorundayız. Bir hanımın eşini sevmesi, ona her gün eksiksiz ziyafet sofraları kurmasını gerektirmiyor. Yeri geldiğinde bir ay tek çeşit, az kalorili yemeklerle kiloları göbeğinde birikmiş efendisini zayıflatana kadar sofralarına bir ayar yapması, onu ne kadar sevdiğinin ölçüsü olması bakımından daha gerçekçidir.

Salih Eğridere / ElifElif “Bayram, Eğlence ve Tatil Ahlakımız” Yaz Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed