Herkesin kavuşacağı bir vuslatı var,

Kimininki yakın, kimininki uzak.

Her başlangıcın bir bitişi var,

Her sabah doğan güneş akşama batar,

Her başlanan kitap bir sona ulaşır,

İşte insanın da vereceği bir son nefesi var.

Bu son nefesi hepimiz bir gün vereceğiz.

Verdiğimiz son nefeste “Rabbim!” diyebilmemiz için bugün ispatını göstererek yaşamalıyız.

Nerede olursak olalım “Rabbim razı olsun.” diye yaşayalım.

İsteyen ebedi yurt için yaşar, isteyen fani dünya için.

Rabbimiz buyurmuyor mu; dünyalık isteyene dünyalık veririm, ahireti isteyene her ikisini de veririm.

Madem bir bitiş var, bir vuslat var ve bunu herkes biliyor; o zaman bu gaflet niye,

Bu umutsuzluk niye?

Rabbimiz vadetmiyor mu bize cenneti,

Bu yorgunluk, suskunluk, çaresizlik yakışır mı iman etmiş kişiye?

Bize umut bağlayanlar varken oturmak yakışır mı?

Biz söz vermedik mi Rabbimiz’e kalu belada
Hani kulluk için yaratılmıştık,

O zaman bu dünyaya tamahlık niye?

Hadi gel vazgeç ümitsizlikten, sadece dünya için yaşamaktan!

Sen sabret ve çalış, melekler şahit olsun azmine.

Bak Rabbimiz ne buyuruyor Zümer Suresi’nde “Sabredenlere, felaketlere karşı dişlerini sıkıp göğüs gerenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”

Bak gör Rabbimiz’in bize olan merhametini, gör ki düşme umutsuzluğa…

Hadi bugün yeniden diril ve vereceğin o son nefeste “Rabbim!” diyebilmek için ayağa kalk.

Kış günlerinde bile çiçek açtıran Rabbimiz varken umutsuzluk yakışmaz bize.

O bizi hiç bırakır mı sanıyorsun?

Yeniden dirileceğin gün için sen bugünden kalk ayağa ve umudunu kaybetme…

 

ElifElif Dergisi – Yazı Atölyesi / Fatma Gökdemir

Categories:

Comments are closed