“İslam imiş devlete pâ-bend-i terakki
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı.”

 

Dinimizin gayesi; insanları dünya ve ahiret hayatında mutlu kılmaktır. Çünkü din; insana yaratılışındaki gayeyi, yaratana ve yaratıklara karşı yükümlü bulunduğu görevleri bildirir. İyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt eder. Bu durumda ahlak kuralları bir bütünü mü teşkil eder?

 

Günümüzün en yaygın hastalığı hâline gelen egoizmin hayatımızdaki konumu nedir, nerededir?

 

“İnsanlık büyük bir aile, biz de bu ailede kendimize düşen şerefli yeri almak zorundayız.”

 

İnsanlığımız Kabil olmaktan mı yoksa Habil olabilmekten mi geçiyor?

 

Ahlak felsefesi insanın bilinçli eylemleri üzerine derinliğine düşünmedir. İrade (istenç), özgürlük, sorumluluklarımız çerçevesinde düşüncelerimizi eyleme taşıyarak kendimizi yine kendi içimizdeki mahkemede(vicdan) yargılayacak kadar derinine iniyoruz düşüncemizin.

 

Egoizm(bencillik), evrensel ahlak yasasının reddedenler safında yer alır. T. Hobbes’e göre insan bencil ve çıkarıcıdır. Ortak çıkar oluşturamaz. Nefsinin kölesi hâline gelen insan için belirli saf egoizmdir. Kazanmak ister, hep en iyi ve en fazlasıdır hayattan beklediği. Bunlara sahip olduğu takdirde bencillikte hat safhaya ulaşır. “Hepsi benim!” der. Böyle diyenlerden ortak bir şeyler beklemek yanlış olsa gerek.

 

Bencil bir insandan kendisine ait olmayan bir şeyi istediğiniz zaman aslan kesilir. Vermemek için henüz kendi içinde dahi başlatmadığı bir savaşın içine girer. Zira en çetin savaş kişinin kendisiyle olan savaşıdır. Hâlbuki kulun bileceği; Karun’un bütün hazinelerini de ele geçirse ancak bağışladığı kadarını yanında götürür. İç sorunlarını halletmeyen bir devletin dış politikada ne kadar başarılı olma ihtimali vardır? Tarih bu soruyu defalarca cevaplamıştır.

 

Günümüzde insanlar kendilerinden kaçma, özünden uzaklaşma eylemi içerisinde kendine kale olarak egoizmi seçmiş. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” sözünün arkasına saklayarak egoizmi baş tacı yapmışlardır.

 

İslam’ın gayesi; insanları güzel ahlak sahibi yaparak olgunlaştırmaktır.

 

“İslam, güzel ahlaktır.”

 

Bu hadis-i şerifimizden de anlaşılabileceği gibi Müslüman’ın değeri, ahlakının güzelliği ile ölçülür.

 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz’e soruldu:

 

“Allah katında en sevgili kullar kimlerdir?”

 

“Ahlakı en güzel olanlardır.” buyurdu.

 

İslamiyet’i kişiler üzerinden değerlendirip onu ille de bir kalıbın içine koymak isteyenler bilmeliler ki; kişinin güzel ahlaklı oluşu, kalbindeki olgun imanın bir göstergesidir yani sağlam ve olgun bir imana sahip olan kimsenin ahlaki davranışları iyi olur; böyle kimseden kötü davranışlar meydana gelmez.

 

“Mü’minlerin iman yönünden en olgunu, ahlakı en üstün olandır.”

 

İslamiyet’in kişiler üzerinden yorumlanıp yaşanması yeterli olmadığı gibi önümüzde örnek teşkil edecek şahsiyetlere her zaman ihtiyaç vardır. Peki, her zaman ahlaklı olmanın sırrı nedir? Kişinin güzel ahlak üzerine bulunmasını sağlayacak kaynak nerededir?

 

“Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.”

 

Bu durumda kişinin güzel ahlak üzerine bulunmasını sağlayacak kaynak, insanın bizzat kendisidir. Kendisinin hakikatle olan bağıdır.

 

Kişinin inancı çerçevesinde gelişen, değişen, kazanıp kazanmama dâhilinde olan her şey; bilinçli olma durumu ile kötü olan her bir şeyi bertaraf edebilecek güce sahiptir. Sahip olduğumuz inancın ve bilincin idrakinde olabilmek ve safları belirginleştirmek(sırette ve surette) için elimizdeki anahtar kitapları açıyor, yolumuz İslamiyet’i anlamak ve anlamlandırmaktan geçiyor.

 

“Yaratan Rabbi’nin adıyla oku!”

 

ElifElif Dergisi – Sizden Gelenler / Döne Gürkan

Categories:

Comments are closed