Bismillahirrahmanirrahim.

 

Besmele olmadan bir şeye başlamak ne mümkündür. Hele de bir diriliş çağrısı için buraya geldiysek. Diriliş nedir? Diriliş çağrısı nasıl yapılır? Bir toplumun dirilmesi nasıl mümkün olur? Birçok soru var değil mi? Evet var. Tek bir cevabı olan birçok soru var. Şimdi asıl cevap için kapılar açacağız tek tek ve bakalım ulaşmak mümkün olacak mı? Bir insan tasvir edelim. Dağılmış, korkuyor, duvarları var. Yine aynı insan, dağılmış olanı toplamak, korkularını yenmek, duvarlarını yıkmak istiyor. Eğer bir diriliş insanı olmak niyetindeyseniz zaten dağılmış olanı toplamak asıl gayenizdir. Bu dirilme ölmüş bir nesli bir araya getirme dirilmesidir. Bir nesil nasıl ölür? Bütün insanlar ölünce nesil de ölür demek istemediğim açık diye düşünüyorum. Asıl ölüm ruhun ve benliğin ölümüdür. Kim olduğunu unuttuğun an sen ölmüşsündür. Ben nereden geldim, atalarım kim, yaradılış gayem nedir, yaratana karşı ne gibi sorumluluklarım var ve son olarak bu gidişim nereye. Benliğimizi bulma konusunda yeterli olacak sorular bunlardır. Evet, arttırılabilir fakat yaratana karşı ne gibi sorumluluklarım var sorusu aslında bütün hepsini içine alır. Diriliş çağrısının nasıl olacağını bu başlık üzerinden irdeleyelim. Müslümanlar Vahiy toplumudur. Bir çizgisi vardır. Bilir ki kafasına göre hareket edemez. İşte bir Müslümanın rabbine karşı sorumlulukları kuran ve sünnet çizgisini aşmamaktır. İnsanın ruhu rabbine itaat etmeye âşıktır. Ruhu aşktan uzaklaştırırsan ruh üzülür, üzülür ve kaçınılmaz ölüm gerçekleşir. Namazla yükselmeyen, oruçla dinlenmeyen, zekâtla sevinmeyen ruh nasıl olsun da aşkı yaşasın. Aşkı yaşamak, aşkla yaşamak aslında hepimizin bu dünyadan beklediği değil midir? O halde neden insan ruhuna eziyet eder, neden rabbine itaatten kaçar? Var mıdır bu dünyada Müslümanlar kadar şanslı bir ümmet daha. Neden mi şanslı? O zaman ilk kapıyı açalım. Ahiret inancı üzerine hiç düşündünüz mü mesela, yoksa bu yaşınıza kadar evet ahirete iman ediyorum deyip geçiştirmeyi mi seçtiniz? Birlikte düşünelim o vakit. Ahiret deyince aklınıza kavuşmak geliyor mu? Yaratana, en sevgili olan peygambere, belki de geçen yaz kaybettiğiniz annenize… Kavuşmak bakın bunlar, yok olmak kaybolmak değil. Asıl cennet kavramından bahsetmek isterdim ama bunu kendime had olarak bile görmüyorum. Benim ahiret inancım eşittir kavuşmak. Peki ya sizin nedir bir düşünün derim, belki ne kadar şanslı olduğumuzun bir kısmını bulmuş olursunuz. Ahiret kavramını bilen bir diriliş insanı hiç beklemez bağırır “UYANIN EY KARDEŞLERİM, KAVUŞMA GÜNÜ GELMEDEN UYANIN Kİ MÜMKÜN OLSUN EN GÜZEL KAVUŞMALARIMIZ” diye. Ahiret inancı üzerine düşünme sözü alıp sizlerden, yeni bir kapı ile devam ediyorum. Modernleşme hareketi üzerine düşünelim birazda. Diriliş insanı ne modern olmaya düşman olmalı, ne de modernliğin kölesi olmalıdır. Bir Müslüman, bir diriliş insanı her şeyin iyisini kötüsünü bilerek, bu benim vahiy çizgime uygun mu diye düşünerek yol almalıdır. Demek istediğim örümcek kafalı olarak geçmişe bağlı da olmamalı, aynı zaman modern adı altında verilen her şeye de şuursuzca sarılmamalıdır. Müslüman modern diye anılmak zorunda değildir. Fakat kendisine gerici denilmesine de izin vermemelidir. Onun bir Müslüman olduğu her halinden anlaşılmalı ve ona saygı duyulmalıdır. İşte diriliş insanı burada gerici olan ruhu da modernizenin kölesi olan ruhu da diriltmekle mükelleftir. Bu çağda insanlar modern olmak adına kendini vahiy ve sünnet çizgisinden çıkarmış. Faiz yiyen, zina eden, tesettür kullanmayan, yalan söyleyen fakat Allah’a inancı olan modern Müslümanlar olmuştur. İşte bu ruha eziyet veren bir ölümdür. Müslüman modern olabilir ama Müslüman olduğunu unutmadan bunu yapmalıdır. Diriliş insanı belki de bu evrede asıl Müslümanlığı anlatmak, modernlik adına dinine yapılan saygısızlığı bildirmek için kendini ortaya atmalıdır. Bağırmak, ağlamak, anlatmak, yazmak ya da hal dili göstermek. Nasıl isterse öyle dirilin diye çağrısında bulunabilir. Yeter ki durup, kim bu ölmüş ruhları tekrar diriltecek diye beklemesin. O vakit modern olmadan önce Müslüman olabilmeniz dileğiyle duamı buraya bırakıp, son kapıya geçiyorum. Son kapı ruhun eziyetini uç noktalara taşıyan, onu aşka hasret bırakan çağımızın en illet sorunudur. Rahmanın sonsuz aşkıyla yanan bir ruh ki o görülene değil, görülmeyene âşık. Böyle bir sonsuzluğa âşık ruha, maddeye bağlan, yaratanı bırak yarattığını sev, dersen olur mu? Olur, ama yorulur, olur ama kırılır, olur ama ölür. Ah bu ruh ne zarif değil mi bulduğu her fırsatta ölüyor. Ruh konusundan bahsedince demek ki ölüm akıldan çıkmıyormuş. Çıkmaz çünkü ölüm ruhun ölümüne denktir. Maddeci toplumlarda ahlaksızlık, şımarıklık, merhametsizlik kişilik özelliği haline gelmiştir. Kapitalizmle hayatımıza giren maksimum kar etme düşüncesi ruhlarımızı bu hale getirmiştir. Maddeye tapmanın bir sonu olmadığı için. İnsan çalışır, kazanır. İnsan yine çalışır ve kazanır bunun bir sonu yoktur. Ruh bir inançla tatmin olmak istersen maddeci sadece somut olanı sarılıp kendini bu dünya için yorup durmaya devam eder. Diriliş insanı bilir ki madde ne kadar çok olursa olsun bu insana yetmez. O yüzden maddenin peşinden koşmayı bırakıp, Yaratana yaklaşmaya çalışır. Çünkü madde insanı yaratıcısından uzak tutar. Bu dünyada vazgeçilmez saydığı her şey aslında kendisine kabul ettiği bir ilahtır. Çünkü yaradılış itibari ile kişi ancak Rabbinden vazgeçemez ve ona tapar. Burada aklımıza ilk açtığımız kapımız ahiret inancı gelebilir. Ahiret inancı olan bir insan bu kadar maddeye tapmaya gerek olmadığını. Aslında sadece ahirettekilerin gerçek olduğunu ve buradan oraya hiçbir şey gidemeyeceğini bilir. Dirilişin gerçekleşe bilmesi için kişi maddeden ve kendine edindiği ilahlardan sıyrılmalı öz olan benliğine kavuşmalıdır.

 

Kapıları tek tek açtık ve üstüne düşündük. Hepsi yeni bir diriliş için bize vahiy ve sünnet yolundan çıkmayın mesajı verdi. Bulunduğumuz çağ bunun biraz zor olduğuna inandırıyor insanı. Ama bir diriliş insanı asla karamsar olmaz ve Rabbine güvenir. Her şeye gücü yeten sonsuz merhamet sahibi bir yaratıcı bundan daha fazla umut dolu bir cümle olabilir mi? Dirilişe inanmak ve çalışmak her şeye yeterlidir. Sünnetullah nedir, Allah’ın çalıştığının karşılığını insana vermesidir. O zaman çalıştığımız sürece dirilişin gerçekleşmemesi mümkün değildir. Doğru yolu bilerek, doğru bir üslup ile diriliş çağrısına hazır olmalıyız. Kendimizi diriliş insanı olmaya hazır hissettiğimiz zaman bütün yollar açık ve Rabbimiz bütün gücü ve kudretiyle yanımızda olacaktır. Biz yeter ki kendimize inanalım, dinimize güvenelim ve bismillah demekten korkmayalım.

 

ElifElif Dergisi – Sizden Gelenler / Emine Yamaç

Categories:

Comments are closed