SORU: Hocam, büyük deprem afetinden sonra ailece uyuyamıyoruz. Aslında biz depreme yakalanmadık ama sanki yakalanmışız gibi neşemiz kaçtı. Ne tavsiye edersiniz?

CEVAP: Elbette bir mü’min olarak, insan olarak kardeşlerimizin başına gelen felaketten sonra üzüleceğiz. Etten kemikten yaratılmış zavallı insanlarız biz. Gerekiyorsa uykumuzdan ve gıdamızdan keseceğiz ve onlar için bir şeyler yapacağız. Fakat ölenle ölmek, boğulanla boğulmak da doğru değildir. Bu hayat devam edecek/etmelidir. Düğün derneğe ara veririz, keyifli oturumlar yapmayız ama hayat devam etmeli. Etmeli ki o kardeşlerimizin acılarına ortak olabilelim, devletin yaraları sarmasına yardım edecek desteklerde bulunalım. Yoksa depremzedelerin sayısı deprem devam etmediği hâlde artmaya devam eder.

Bu nedenle şu hususlara dikkat edelim deriz:

  1. Deprem uzmanı olmamıza gerek yoktur. Herkesle her an aynı konuları gün boyu konuşup içimizdeki burukluğu derinleştirmemiz yanlıştır. Aynı konuları tekrar tekrar gündem yapmamalıyız.
  2. Bu günlerde haber bültenleri biraz da zorunluluktan sadece depremden ve depremzedeleri alakadar eden konulardan oluşuyor. Sürekli haber takip etmek sürekli yarayı kaşımaktır. Bunalan haber izlemeyi azaltmalıdır. Susadıkça tuzlu su içer gibi aynı yaraları gözümüzün içine soka soka anlatan haberleri izlememeliyiz. Şöyle bir soru sorabiliriz: Ben fazla haber izlemesem ne olur? Mesela depremzedelerin mağduriyeti mi artar? Elbette hiçbir fark olmaz. Biz fark etmesek de izlediklerimiz, dinlediklerimiz rüyalarımıza girecek kadar içimize siniyor. Buna bir sınırlama getirmeliyiz.
  3. Böyle zamanlarda nafile namaz kılmanın ve sesli Kur’an okumanın çok rahatlatıcı yönü vardır. Denemenizi tavsiye ederim.
  4. İşimiz ne ise o işimize yoğunluk getirelim. Mesela iki saat fazla çalışalım.
  5. Aile içinde bu gerginliğin birbirimize sataşma nedeni olmaması için bütün bireyler olarak oturup bir “susma, karşı tepki vermeme” sözleşmesi yapalım. Birbirimizi üç ay idare edeceğiz diyelim. Çocuklarımızın yaramazlıklarına biraz daha sabırlı olalım.
  6. Duanın rahatlatıcı yönünü asla görmezden gelemeyiz. Dua, acil kurtarıcı yönüyle dilimizde olmalıdır.
  7. Ve şu gerçeği artık anlayalım:
    Dünya budur, böyledir. Hiçbir depreme yakalanmayan da bir gün kendi depremi ile toprağa girecektir, yok bir çaresi. En iyisi ahiretimizi hazırlamak, ahiretimiz için hazırlanmaktır.

 

 

Nureddin YILDIZ

Facebook

Twitter

Instagram

YouTube

Kaynak: Fetva Meclisi

 

Comments are closed