Tatile çıkan birinin har vurup harman savurması dininin tatilde olduğunu gösterir. İslam, her şeyde ve hatta ibadette bile haddi aşmaya ve israfa karşı savaş ilan etmiş olduğuna göre, tatil maksadı ile israfı veya bütün vakti eğlenceyle harcamayı nasıl hoş görebilir?
Evet, elhamdülillah mü’miniz. Ama imanımız da amellerimiz de ahlakımıza göre ölçülmektedir ve özellikle amellerimiz ahlakımız sayesinde değer kazanmaktadır. Ahlak ümmeti olarak gönderildiğimiz bu dünyada ahlakımızı koruyalım ki ne amellerimiz heba olsun ne de imanımız elimizden gitsin.
Cuma, mü’minlerin bayramıdır. Mü’minler için bayram ne ise Cuma da odur. Nasıl bayram günü maddî manevî mutluluk, sevinç, ziyafet doruk noktasındadır, Cumalarımızda da aynı duygular ve heyecan zirvede olmalıdır.
Hayâ öncelikle Allah'a karşı olmalıdır. Zira Müslüman, Allah'ın ayıplamasından çekindiği için zaten insanların ayıplamasını gerektirecek bir işe imza atmaz. Ayıplanmaktan çekinen Müslüman; yaptığıyla, baktığıyla, giyimiyle ve konuşmasıyla utanılacak hâle düşmekten sakınır.
Peki, odun toplamak için geceyi tercih edenler kimlerdir? Karanlığı aydınlığa değişenler kimlerdir? Hayatı pahasına ormanın tehlikelerine dalanlar kimlerdir? Güneşin batmasından sonra aklı başına gelen tembeller, aydınlığa çıkmaya cesareti olmayan suçlular...
Bir başka yönden bakacak olursak hürriyet, İslam'daki kulluk anlayışıdır. Batı hürriyet ile hüküm koyma yetkisini insana verirken İslam bu hakkı yalnızca Allah'a vermiştir. Şöyle ki İslam hukukunda bazı hükümler için kişide hürlük aranır...
Bilinmeli ki; takva cennet yoludur ve cennet yolu zorluklarla çevrilidir. Nefsimize zor gelen şeylerle yaptığımız mücadele bizi takvaya götürecektir.Allah eri ne derece takva sahibi ise o derecede Allah’a istiğfarda bulunur...
Kurban, ahde vefadır. Rabbe verilen söze, mü’minlerden seçilmiş erler olarak sadık olmak, sadakat göstermektir. Merkezine Allah’ın rızasının oturtulduğu bir dünyada savrulmadan, dimdik durmaktır. İmam Gazalî bize ahde vefayı, altı başlıkta özetliyor:
Gün geçtikçe her şeyin sanal hâle geldiği bu asırda eğlencenin de sanallaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Önüne geçtiği elektronik bir alette gördükleriyle, izledikleriyle eğlenen, yanındaki ile muhabbet etmemesine rağmen sanal ortamda dostluklar...
Mü’min, kimi zaman yürüyüş yaparak kimi zaman bir hastayı ziyaret ederek kimi zaman İbni Abbas radıyallahu anh gibi "Getirin benim şiir kitaplarımı da onları okuyarak dinleneyim." diyerek dinlenir...