Soru: Selamünaleyküm

Değerli hocam,

Evlenirken giyeceğimiz gelinlik nasıl olmalıdır? Daha doğrusu gelinlik giymemiz doğru mu? Eğer gelinlik giymek tesettüre uygun değilse, gelinlik dışında ne giyebiliriz? Yardımcı olursanız çok sevinirim.

Selamünaleyküm.

Mektup: Selamünaleyküm.

Kızım, Ümmetimizin Âsiye’si!

Meselemiz, başlı başına bir ‘gelinlik’ meselesi değildir. Zira gelinlik, bundan iki asır önce mesela yine giyiliyordu ama bugünkü şekli ile değildi. Meseleyi gelinlik boyutunda ele almamıza gerek yoktur. Kızlarımızın bu anlamda gelinlik giymelerinde herhangi bir sakıncadan söz edemeyiz. Neticede kız dünyasının hayallerini süsleyen bir sembolden söz ediyoruz.

Sorgulamamız gereken bir başka ayrıntıyı sizinle paylaşmalıyım. O ayrıntı da şudur: Bu, kız dünyasının bir özlemi midir yoksa kız dünyasını abluka altına alan çevre baskısı ve taklit kültürünün tazyiki ile oluşan şekilci, suni bir simge midir?

Ne demek istediğimi sorabilirsiniz. Şunu demek istiyorum: Neden muhakkak gelinlik olacak? Mesela o gün gelinliğin üç katı daha değerli ve cazip bir kıyafet olsa bunu neden kabul etmiyor kızlar veya aileler de gelinlikte diretiyorlar? Bu sorunun cevabı sadece ‘herkes onu giydi’ cevabıdır. Bu da ne demektir: ‘Herkese uyma düzeyinde kalmak!’ Bunu, toplum psikolojisi diye de yorumlayabiliriz. Peki bizim kızlarımız, bu ümmetin kızları, Allah’ın Âsiye olmalarını istediği kızlar neden ‘herkes’ olsunlar?

Gelinliği bir kıyafet olarak belirlemeden önce bu sorunun cevabını bulmalı değil miyiz? Neden herkes gibi olma ihtiyacına karşı eziliyor kızlarımız, neden? Neden herkesin kendi zevkini itibara almıyoruz? Biz bir ümmet değil miyiz? Neden kızlarımız, o en önemli günlerinde dik durmayı denemiyorlar?

Bu sorunun cevabı üzerinden yol alalım istersen kızım.

Artık ne anladın veya ne tarafa yorumlayacasın bu soruyu bilemiyorum ama isterim ki; bu mübarek ümmetin kızları dünyanın teki, sabır âbidesi, çile kadını, mürebbiye, muvahhide kadın Âsiye’yi örnek alsınlar. Öyle istiyor, bu ümmetin mübarek kızlarına bunu uygun görüyoruz.

Sakın kızım, bu tavsiyeme ‘ama’ ile başlayan bir cevap vermeyesin. ‘Ama’ ve ‘benimki..’ ile başlayan cevaplar çorap söküğünü başlatan ifadelerdir.

Birinci ve en önemli olarak bunu düşünmeyi tavsiye ediyorum: Neden kızlarımız kendilerini herkes gibi olmaya mecbur hissetsinler, neden? Bir aile bu, ‘herkes gibi olma’ sıradanlığına bu kadar derin bağlılıkla başlar da sonra o aile meleklerin kanatlarında yol alabilir mi? Mümkün mü? Hepimiz görüyoruz, neredeyse gelinlik için borsa bile kurulacak. Gelinlikler, servet yansıtıyor adeta. Ya gelinlikle başlamış aile hayatı? Aile hayatımız nerede? Bize gelinlik getirenler neden aile huzuru getiremiyorlar? Madem hayatta bir defalık olan gelinlik verdiler bize, neden hayatın tamamı için gerekli huzurumuzu koparıp aldılar bizden? Nerede kızlarımızın huzurlu yuva hayalleri? Bunları da bizim sorma hakkımız doğdu şimdi.

Kızım,

Birinci olarak zikrettiğim bu mesele, gelinliği haram düzeyine taşıyan bir gerekçe değildir. Buna rağmen, iradesi nefsine direnemeyen bir kız gelinlik giyebilir ve giyince de haram işlemiş olmaz. Bunu tespit edeyim size.

İkinci meselemiz ise haramlık açısından daha bağlayıcıdır. Gelinlik tesettür sağlamada yeterli değilse, giyilmesine helal diyemeyiz. Tesettür ise bedeni giydirmek değil, bedeni gizlemektir. Gelinlik, gelin hanımın bedenini gizliyorsa mesele yok, giyilebilir. Beden ayrıntılarını belirten bir gelinlik asla helal değildir. Baştan ayağa kadar gelin hanımın bedenini ve beden ayrıntılarını örtmeyen kıyafet, erkeklerin bulunabileceği bir ortam için helal kıyafet olamaz.

Bir üçüncü boyut daha var; O da meselenin bu ümmetten olmayanlara benzeme boyutudur. Onu yazmak istemiyorum. ‘Benzemek’ sözcüğünü hafızamda koyacak yer bulamıyorum. Hafızam, bu yaşadığımız hayatı algılayamıyor. Diyeceğimi bilemiyorum. Diyebildiğim bir şey var: Bu ümmetin kızları nerede, bu ümmetin!

Bunu diyebiliyorum kızım, bunu haykırabiliyorum. Umarım anlamışsındır kızım. Seni Allah’a emanet ederim.

Selamünaleyküm.

Nureddin YILDIZ

Facebook

Twitter

Instagram

YouTube

Kaynak: Fetva Meclisi

Comments are closed